Ayrıntılı Konu Bilgileri
Sayfa BaşlığıKonu: Big Bang (Büyük Patlama) Teorisi Doğrultusunda Yaratılış Gerçeği
Mesaj SayısıMesaj Sayısı: 1 cevap var
OkumaGösterim: 1317
Google Özel Arama

Gönderen Konu: Big Bang (Büyük Patlama) Teorisi Doğrultusunda Yaratılış Gerçeği  (Okunma sayısı 1317 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    sevdaligul

  • Administrator
  • *

  • İleti: 13121
  • Nerden: Konya
  • Rep: +6511/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • GüLe SeVDaLı Bir GeNç
    • MSN Messenger - sevdaligul@gmail.com
    • Profili Görüntüle GüLe SeVDaLı BiR GeNçLiK
  • Çevrimdışı


 

Tarihin her döneminde evrenin nasıl varolduğu merak edilmiştir. İnsanlar bu sorunun cevabını kimi zaman Eski Yunan’da ve Hint düşüncesinde olduğu gibi mitolojik kökenli hikayelerde, kimi zamansa tek tanrılı dinlerde olduğu gibi teolojik açıklamalarda aramışlardır.

Big Bang teorisi açısından üç büyük dinin kendine mahsus özellikleri vardır. Musevilik bu üç büyük dinin ilki olması açısından bunların arasında Allah’ın birliğini ezeliliğini ve maddenin yaratılmış olduğunu ilk ortaya koyan dindir.

Bu teori ile ilgili bulguları ortaya koyan bilim adamlarının çok büyük bir bölümü Hıristiyan’dır. Hıristiyanlık da bu açıdan özel bir yere sahipti. Teoriyi ilk defa ortaya koyan Lemaitre hem papaz hem de astronomdu. Hubble, Gamov, Penzias, Wilson hep Hıristiyan’dılar.

İslamiyet ise kutsal kitabı Kuran’ı kerim açısından istisnai bir yere sahiptir. Kur’an hem evrenin yaratıldığını birçok ayette ortaya koymuştur, hem de Big Bang teorisini tarif edici ayetlere sahiptir.

İnkar edenler Evren (gökler) ve yer birbirleri ile bitişikken onları ayırdığımızı, her canlıyı sudan yarattığımızı görmüyorlar mı?Yine de onlar inanmayacaklar mı?
21 ENBİYA SURESİ AYET 30

Şu ayette ise evrenin sürekli genişlemekte olduğu açıklanmaktadır:

Ve Evren’i (Göğü) kuvvetimizle kurduk, muhakkak ki onu genişletmekteyiz.
51 ZARİYAT SURESİ AYET 47

YARATILIŞ MUCİZESİ

“Zaman yoktu. Uzay yoktu.. Madde ve enerji de yoktu.. Hiçbir şey yoktu.. En küçük madde ve enerji de yoktu. Bu yokluktan küçücük, olağanüstü küçüklükte bir kıpırtı belirdi.. Ufacık bir titreme.. Hafif bir dalgalanma, belli belirsiz bir girdap.. Bu kozmik kutunun kapağı açıldı ve altından yaratılış mucizesi filizleri belirdi..”

David Darling “Deep Time (Derin Zaman)” adlı kitabının başlangıç bölümünde öncesinden alıp bu şekilde tarif ettiği Big Bang Teorisi; Evren’in ve zamanın bir başlangıcı olduğunu, Evren’in sürekli genişlediğini ve tüm Evren’in bitişikken birbirinden ayrıldığını, maddenin sonsuzdan beri varolmadığını, maddenin yaratıldığını, kozmolojinin (evren bilimin) ve kozmogoninin (evren-doğumun) tüm oluşumları makro düzeyde açıklayan tek ciddi teorisidir.

Buna göre Big Bang, maddenin sonsuzdan beri varolduğunu ve maddenin tüm canlı-cansız varlıkları tesadüfen oluşturduğunu iddia eden inkârcılığa inen bir darbedir.

EVREN’İN GENİŞLEDİĞİNİN ANLAŞILMASI

Büyük deha Newton sonsuz büyüklükte ve değişmeyen bir Evren modeline inanıyordu. Oysa Newton’un yerçekimi yasaları bu Evren modeli ile çelişiyordu. Nasıl oluyordu da Evren’in başlangıcından beri tüm madde birbirini çekip tak bir hal almıyordu. Newton’un fiziğindeki eksiği Einstein ortaya koyduğu formülle tamamlıyordu.

Kant gibi bir felsefecinin “Saf Aklın Eleştirisi” eserinde zihnin çözemeyeceği sorunlardan biri olarak gördüğü ve “zihin bu sorunu çözemez” dediği bu konuyu kuramsal olarak ilk kez ortaya koyanlar Rus fizikçi Alexander Friedmann ile Belçikalı papaz ve bilim adamı Georges Lemaitre oldu.

Friedmann ve Lemaitre’e göre; Evren’in genişlemesini geri sardığımızda Evren tek bir bileşimden patlayarak oluşmuş ve tek bir atomdan ortaya çıkmıştı. Gözlemsel olarak Evren’in sürekli genişlediğini 1929′da ortaya koyan Amerikalı astronom Edwin Hubble oldu. Hubble o dönemin en gelişmiş teleskopu ile gözlemler yapıyordu ve Doppler etkisine dayanarak tüm galaksilerin birbirinden uzaklaştığını, böylece Evren’in genişlediğini gözlemsel olarak buldu. Böylece Hubble, görmediğimize inanmayız diyenlere “Gördüğünüze inanmalısınız” dercesine genişlemeyi ispatladı.

Doppler etkisine göre, uzaklaşan cisimlerin dalga boyları ışık dalgalarının spektrumunda uzar; böylece kırmızıya kayar. Cisimler yaklaşıyor ise dalga boyları kısalır, böylece maviye kayar. Galaksilerden gelen ışığın kırmızıya kayması tüm galaksilerin birbirinden uzaklaştığını gösteriyordu.

Lemaitre ve Friedmann’ın kuramsal olarak ortaya koyduğu genişleyen Evren modeline bu iddiaya kendi formüllerinden ulaşılan Einstein bile inanmamıştı. Fakat Hubble’ın ortaya koyduğu gözlemsel delil ile dönemin en büyük fizikçisi Einstein, daha önce katılmadığı bu fikri artık kabul ettiğini ve daha önceden bu düşünceye inanmamasına neden olan görüşlerinin hayatının en büyük hatası olduğunu itiraf etti. Böylece Evren’in dinamik, sürekli genişleyen yapısı gözlemlerle doğrulanmış bir şekilde anlaşıldı.

Fizik kurallarının Yaratıcısı, tarihteki en büyük tartışmalardan birinin cevabını kesin deliller ile dolu Kuran’ında zaten vermiştir; hem de 600′lü yılarda. Bilgiyi veren ne Einstein’ın formüllerinden yararlanmış ne de Hubble’ın teleskopunu kullanmıştır.

Bundan sonraki yıllarda bilim adamları Big-Bang delillerini araştırmaya devam ettiler. Ta ki Big Bang 1965 de yeni bir delile kavuşuncaya kadar. Radyasyon delili!

Evren’in genişlediği ortaya çıktığında bu kuram başta birçok direnç ile karşılaşmıştı. Bu fikre karşı çıkanlardan biri de Fred Hoyle’du. Hoyle, Big Bang olayının gerçekleşmesi halinde, Evren’de bu patlamanın kalıntılarının (fosillerinin) da olması gerektiğini öne sürdü.

George Gamov ve öğrencisi Ralph Adler, Bir Bang olduysa gerçekten Hoyle’un söylediği kalıntıların olması gerektiği sonucuna vardılar. Gamov ve Adler’e göre; Big Bang’den sonra Evren sürekli genişlediğinden alçak düzey fon radyasyonu her yerde olmalıydı. Evren’in genel dinamik genişlemesiyle bu radyasyon her yana yayılmak zorundaydı. 1965′de tam beklenen özelliklere sahip ve Evren’in her tarafından gelmekte olan radyasyon iki araştırmacı olan Arno Penzias ve Robert Wilson tarafından bulundu. Penzias ve Wilson bu keşifleri ile Nobel ödülünü aldılar.

1989′da COBE uydusu uzaya gönderildi. COBE uydusundan gelen veriler Penzias ve Wilson’un buluşunu desteklemekteydi.

Evren’deki madde miktarı da Big Bang Teorisini doğrular şekildedir. Evren’in ilk aşamasında %75 hidrojen, %24 helyum içerdiği hesaplandı. Fakat yıldızlar bu kadar hidrojen ve helyum üretemiyorlardı. %20- %30 kadar helyumun yıldızlardan önce meydana gelmesi gerektiği ortaya koyuldu. Yalnızca Big Bang’in ilk anlarında var olan ateş topu bu miktarda gaz sentezini gerçekleştirebilirdi.

Yaklaşık 1400 yıldan beri Evren’in genişlediğini ve tüm Evren’in bitişikken birbirinden ayrıldığını Kuran’dan başka hiç kimse ve hiçbir kaynak ortaya koymamıştır. İşte Eski Yunan, işte Ortaçağ, işte Kant, işte Kopernik.. ve işte Kur’an:

İnkâr edenler Evren ( gökler ) ve yer birbirleri ile bitişikken onları ayırdığımızı, her canlıyı sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Yine de onlar inanmayacaklar mı?
21 ENBİYA SURESİ AYET 30

Big Bang’den önce madde ve maddenin hareketi yoktu. Oysa zaman maddeye ve maddenin hareketlerine göre vardır. Dolayısıyla zamanda, madde de Big Bang ile birlikte yaratılmıştır. Yapılan çalışmalarda zamanın Evren’in başlangıcı ile var olduğu matematiksel olarak ispatlanmıştır. (Oxford Üniversitesi, Roger Penrose ve Stephen Hawking)

Kozmogoni ve kozmoloji hakkında bilgi sahibi olmak, bütün içindekilerle beraber Evren’in kaderi hakkında düşünmemize yardımcı olmaktadır. Büyük Patlama Teorisinin bizi götürdüğü sonuçlar bu açıdan çok önemlidir. Bu teorinin özellikle dört tane sonucu vardır ki, bunlar felsefe açısından görmezlikten gelinemez.

Evren yoktan yaratılmıştır, madde ezeli değildir ve bir başlangıcı vardır.
Evren’in yaratılışı belli aşamaların gerçekleşmesiyle, aşamalı gelişmeci bir süreç takip edilerek gerçekleşmiştir.
Evren amaçsal olarak yaratılmış ve tasarımlanmıştır.
Evren’in bir başlangıcı olduğu gibi sonu da vardır. Günü gelince Evren, kıyamet sürecini yaşayacaktır.
Bu dört maddenin, en dramatik sonucu materyalist felsefe açısından olmuştur. Maddeyi, ezeli ve ebesi asli unsur olarak kabul eden materyalist felsefenin, bu sonuçlarla, en temel dayanakları yıkılmıştır.

Büyük Patlama Teorisi’nin din felsefesi açısından büyük önemi olduğunu ve bu teorinin teizmin en temel tezlerini doğruladığını söyleyen William Lane Craig, bu teorinin bizi ulaştırdığı sonuçların bir kısmını maddeler halinde şöyle özetlemektedir:

Var olan her şeyin bir varlık sebebi vardır; bu kendi doğasından gelen bir zorunluluk da olabilir, kendi dışından gelen bir sebep de olabilir.
Başlangıcı olan bir varlık kendi doğasından dolayı zorunlu olamaz.
Eğer Evren’in varlık sebebi dışından geliyorsa, o zaman Evren’in Kişisel Yaratıcısı var demektir. Everen O’nsuz olamadığına göre; O zamansız, uzaydışı, başlangıçsız, değişmeyen, zorunlu, sebepsiz ve çok güçlüdür.
Evren’in başlangıcı vardır.
İkinci ve dördüncü maddelere göre; O zaman Evren, kendi varlığı için zorunlu değildir.
Birinci ve beşinci maddelere göre; O zaman, evren kendi dışından gelen bir sebeple var olmuştur.
Üçüncü ve altıncı maddelere göre; O zaman, Evren’in Kişisel Yaratıcı’sı var demektir. Evren O’nsuz olamadığına göre O, zamansız, uzaydışı, başlangıçsız, değişmeyen, zorunlu ve çok güçlüdür.
BIG BANG ALLAH’IN BİRLİĞİNİN DE DELİLİDİR

Çok tanrılı inançlar değişik toplumlarda ve değişik çağlarda birbirlerinden apayrı yapılara sahiptirler. Eski Mısır’da gözüken çok tanrılı inançla, Hint’in çok tanrılı inanç sistemi birbirinde çok farklıdır. Fakat çok tanrılı inanç sistemlerinin ortak özellikleri değişik tanrılara değişik hâkimiyet alanları ayırmalarıdır. Güneş bir tanrıdır, Ay ise değişik bir tanrıdır, dağların tepesindeki falanca tanrı apayrı bir tanrıdır… Kimi tanrı yağmurdan, kimi tanrı rüzgârlardan sorumludur, kimi tanrı dağların hâkimidir… Kimi tanrı nehirlerin hâkimidir. Evreni ayrı ayrı bölümlere bölen çok tanrılı zihniyetlere karşın tek Allah inancına inanan Yahudilik, Hristiyanlık, İslamiyet evreni bir bütün olarak görmüşlerdir. Bu inançların temeli ise tek bir Allah’ın yarattığı evrende ayrılığın-bölünmüşlüğün olamayacağındandır. Bu inanç sistemlerine göre bölünmüşlük dış görünüştedir, fakat işin özünde evrene teklik hâkimdir, tek Allah’ın kontrolünde olan evren her noktası birbiriyle alakalı bir bütündür.

Kindi, Farabi, İbni Sina, İbni Rüşd gibi İslam bilginlerinden birçok Hıristiyan bilginine kadar ünlü felsefeciler “Birden bir südur eder (çıkar)” diyerek tek Allah’ın yarattıklarında bir bütünlük olması gerektiğini söylemişler ve bu bütünlüğün Allah’ın Bir’liğinin delili olduğunu vurgulamışlardır. Daha sonra bu değerli düşünürler evrende cereyan eden tüm olayların birbirleriyle nasıl alakalı olduğunu açıklayarak bu birliği göstermeye çalışmışlardır. Big Bang ile ortaya çıkan gerçeklerden sonra ise; evrendeki yaratılanların birliği bir kez daha ispatlanmıştır. Çünkü artık evrenin başının tek bir birleşim olduğu açıkça gözükmektedir. Evrende oluşacak olan her şey bu teklikten oluşacağına göre zaten birlik içinde ve birbirleriyle alakalı olmak zorundadır. Artık hiç kimse Güneş’in ayrı, Ay’ın ayrı, insanın ayrı, yılanın ayrı, falanca bitkinin ayrı bir yaratıcısı var diyemez. Evrenin kökeni bir tekliktir, bu tekliği yaratan kimse; bu teklikten ortaya çıkan Güneş’i, Ay’ı, insanı, hayvanları, bitkileri de yaratan odur. Hiç şüphesiz Big Bang olmadan da mantıklı bir şekilde evrenin ayrı yaratıcıları, tanrıları olduğu fikrinin mantıksızlığı ortaya konmuştur. Fakat Big-Bang bu konuda da çok kestirme, çok sağlam bir açıklama getirilmesini mümkün kılmıştır.

BIG BANG’İN ÖĞRETTİKLERİ

Big Bang teorisi her şeyden önce Evren’in ve zamanın başı olduğunu, maddenin sonsuzdan beri varolmadığını, maddenin yaratıldığını bize öğretti. Böylece materyalistlerin, ateistlerin tarih boyunca savundukları Evren’in sonsuzdan beri var olduğu fikri güme gitti.

Big Bang, Evren’in yaratıcısı olduğunu gösterdiği gibi, evrenin yaratıcısının evrenin içinde arandığı, evrenin dağının, Güneş’inin, Ay’ının ayrı tanrılara paylaştırıldığı ilkel fikirlerin yanlışlığını da gösterdi. Big Bang ile ilk birleşimi yaratan kimse, her şeyi yaratanın o olduğu, Evren’i ayrı güçlerin değil, tek bir gücün yönettiği anlaşıldı. Evren tek bir noktadan başlamıştı, o ilk noktanın sahibi kimse, insanın da, nehirlerin de, yıldızların da, kelebeklerin de, süpernovaların da, renklerin de, acının da, mutluluğun da, müziğin de, estetiğin de sahibi O’ydu. Her şey birden ayrıldığına göre, o birin sahibi, her şeyin sahibidir.

Big Bang ile putlaştırılan maddenin, hem de tüm Evren’in maddesinin başta tek bir nokta kadar değersiz olduğu anlaşılır. Böylece bu değersiz noktadan insanların, hayvanların, bitkilerin, muhteşem renkleriyle evrenin çıktığını görenler maharetin bu noktada değil, bu noktanın yaratıcısında olduğunu anlarlar. Gözünüzü kapatıp, karanlığı bile barındırmayan yokluğu bir düşünün, sonra etrafınızdaki ağaçlara, denizlere, gökyüzüne, aynadaki görüntünüze, yiyeceklere, sanat eserlerine bir bakın. Tüm bu muhteşem eserler nasıl karanlıktan, yokluktaki tek bir noktadan kendi kendine çıkabilir? İyice düşünenler için yaratılış hem matematiksel incelikle, hem sanatsal estetikle kendini göstermektedir. Evren’in genişleme hızı o kadar kritik bir noktadadır ki; Big Bang’ten sonraki birinci saniyede bu oran yüz bin milyon kere milyonda bir daha küçük olsaydı Evren şimdiki durumuna gelmeden içine çöker, tek noktaya dönerdi. Aynı şekilde Evren’in madde miktarı biraz daha az olsaydı Evren gezegenlerin oluşamayacağı şekilde dağılacaktı, eğer Evren’deki madde miktarı biraz daha fazla olsaydı Evren kendi içine çökük tek noktaya dönüşecekti. Evren’in ilk yaratılış anında tek birleşimin parçalanışında uygulanan kuvvet hem çok büyüktür, hem de çok ince tasarlanmıştır. Aynı şekilde, oluşan madde miktarı da çok ince bir şekilde tasarlanmıştır. Görüldüğü gibi her şey Evren’imizin var olacağı tarzda bir gayeye göre Yaratıcımız tarafından ince bir şekilde yaratılmıştır. Tüm bu oluşumlar Yaratıcımızın kuvvetinin sonsuzluğunu, her şeyi en ince ayrıntısıyla planladığını, mükemmel bir şekilde her şeyi oluşturduğunu inattan körelmiş gözlere göstermektedir. Ayrıca tüm bu oluşumlar göstermektedir ki; bu Evren’in Yaratıcısı için zorluk kavramı yoktur, o isteyince her şey olur, onun sadece “Ol” demesi her şey için yeterlidir.


Yazar: Emre Dorman

alıntı
Aklımdaki sensin
Fikrimdeki Sen
Sen tekderdimsin
Gülüm Benim

    leydi

  • Sevdalı Üye
  • *****

  • İleti: 752
  • Rep: +575/-1
  • Cinsiyet: Bayan
    • Profili Görüntüle
  • Çevrimdışı
emeğine sağlık arkadaşım zaten evrime inanmıyorum bennn
sevgililer günü geldi  yine
Aklıma sen geldin yine
Hani bırakmayacaktın beni
Hayatın boyunca beni
Hepsi yalanmış demek
Sevgi sadece bir söz muş sence
Ben kalbimi vermiştim sana
Sanmaki gidenler unutulmaz
Şimdi boş olsa bile kalbim
Sevgililer gününde dolduracam
O neden sen olmayasın


Paylaş delicious Paylaş digg Paylaş facebook Paylaş furl Paylaş linkedin Paylaş myspace Paylaş reddit Paylaş stumble Paylaş technorati Paylaş twitter
 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
0 Yanıt
925 Gösterim
Son İleti 18 Mart 2007, 14:49:06
Gönderen: YigitCan
0 Yanıt
1177 Gösterim
Son İleti 03 Şubat 2008, 10:49:02
Gönderen: sevdaligul
0 Yanıt
772 Gösterim
Son İleti 26 Temmuz 2008, 20:08:22
Gönderen: sevdaligul
3 Yanıt
1951 Gösterim
Son İleti 26 Ağustos 2009, 12:03:15
Gönderen: orhan0674
1 Yanıt
1223 Gösterim
Son İleti 27 Aralık 2010, 23:36:08
Gönderen: sevdaligul