Beslenme ve kanser
Bilimsel araştırmalara göre, sağlıklı bir kişinin bedeninde her an binlerce kötü karakterli hücre oluşabilir. Ama bedenin mükemmel savunma sistemi, henüz gelişme aşamasındayken bu hücreleri yakalar ve yok eder. Kanser hücrelerinin gelişebilmesi ise, ancak, bu
fevkalade bedensel mekanizmanın işleyememesi sonucunda gerçekleşebilir. Sağlığımızı koruyan bedensel uyumun çöküşüne ise pek çok faktör yol açabilir. Olumsuz duyguların, ruhsal problemlerin, toplumsal ve kişisel sıkıntıların etkilerini sırası geldiğinde ele alacağız, ama öncelikle beslenme yoluyla içimize işleyen zararlı çevresel faktörlere değinmemiz gerekiyor.
Çağımızın en büyük problemi, gündelik yaşamımızda sürekli olarak etkisi altında olduğumuz çevresel kökenli kanserojen maddelerdir. Bunlar genellikle uygar teknolojinin ürettiği ürünlerdir ve biyolojik işlevlere olan yıkıcı etkileri her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Bu önemli sorun güncelliğini korurken bizler de, bu ürünlerin her zaman doğrudan kansere yol açmadığını, ama bedenin savunma sistemlerini zayıflatarak hastalık olasılığını arttırdığını düşünmeliyiz. Saptanmış olan kanserojen maddelerin bir listesi herhalde çok geniş kapsamlı olurdu, ama biz burada ancak genel açıklamalara yer verebileceğiz. Yapay besin maddelerinden veya besin ürünlerine katılan yapay maddelerden kaçınılması tavsiyesine genellikle uymaya çalışılmalıdır: Çünkü insan metabolizması, bu tür maddelerle başa çıkabilecek özelliklerle donatılmamıştır. Çevreyi zehirleyen maddelerin tümünden kaçınılmalıdır. Araçların egzoz dumanları, bacalardan çıkan dumanlar, endüstri atıkları ve özellikle sigara dumanı, zararlılıkları saptanmış başlıca çevresel zehirlerdir. Katran ürünleri doğrudan kanserojen etki yaparlar. İşte bu yüzden, katrandan üretilen kimyasal ilaçlar ve besin ürünlerinde katkı olarak kullanılan maddelerden de kaçınmak gerekir. Endişe verici bir başka tehlike kaynağı da, plutonyum gibi radyoaktif etkinliği olan elementlerdir. Atom enerji santrallerini isteyip istemediğimize karar vermeden önce, olası sonuçların sağlık ve çevre bakımından hepimizi yakından ilgilendirdiğini düşünmek gerekir. Hastalık belirtilerinin bastırılması amacıyla, sıkça ve ölçüsüzce kimyasal ilaç kullanımı da kanserin önemli bir örnek oluşturduğu, dejeneratif hastalıkların oluşumunda rol oynayan faktörlerden biri olabilir.
Kanser hastalıkları, beslenme diyetleri yoluyla da tedavi edilebilir, ama bu yöntemlerin(bedensel komplikasyonlar oluşabileceği düşüncesiyle), konu uzmanlarının kontrolü altında uygulanması doğru olur. Hastalığın başlangıcında veya tümör henüz küçükken veya dar bir alanda bulunuyorsa, 3-5 günlük bir perhiz uygulanması yararlı olabilir. Hastalığın ilerlemiş olduğu aşamalarda, bedenin fazlasıyla güçsüz kalabileceği göz önünde bulundurularak, 1 günlük perhizlerle yetinilebilir. Bu perhiz sürecinde bolca su içilmeli ve kitabın kabızlık bölümünde tanıtılan etkili bir müshil ilacı kullanılmalıdır. Böylece bağırsaklar temizlenir ve böbrekler yıkanmış olur; ter bezleri de bir sauna ziyareti ile desteklenebilir. Perhiz süresinin sonunda temeli meyve ve meyve sularına dayalı bir diyet kürüne başlanır. Bir hafta kadar sürdürülmesi gereken bu diyet, bedensel problemler oluşması durumunda sona erdirilir. Bu diyetlerde öncelikle kullanılabilecek meyve taze üzüm ve elma olabilir. Diyet sonrasındaki beslenme programı da yarı yarıya meyve içerikli olmalı, öteki yarı ise çiğ sebzelerden oluşturulmalıdır. Başlıca besin maddeleri, patates ve organik tam pirinç olmalı, ayrıca kullanılan bitkisel yağların, örneğin ayçiçeği yağı gibi doymamış yağ asidi içeren yağlar olmasına özen gösterilmelidir. Bedenin yeniden güçlenebilmesi için, albümin çok önemlidir; fasulye çimi(kuru fasulyenin çimlendirilmesi), balık, keçi sütü ve arada bir yumurta gibi albümin içerikli besinler öncelikle tüketilebilir. Et tavsiye edilmez!
Alıntı