Bedir Savaşı'nda yakınlarının öldürülmesi Kureyş müşrikleri üzerinde şok etkisi yaptı. Kervanın başında Mekke'ye ulaşan Ebû Süfyan, yenilgiye uğrayan Kureyş ordusu şehre döndüğü zaman yakınlarının öldürüldüğünü öğrenince Hz. Muhammed (s.a.s.)’le savaşıncaya ve öldürülen yakınlarının intikamını alıncaya kadar yıkanmamaya ve hanımına yaklaşmamaya yemin etti. Bu andını yerine getirmek ve intikam almak maksadıyla Bedir Gazvesi'nden iki buçuk ay kadar sonra iki yüz kişilik silahlı bir birlikle Medine'ye doğru yürüdü. Gece vakti Nadîroğulları Yahudilerinden Sellâm b. Mişkem'e misafir oldu. Medine üzerine hücum etmeye cesaret edemediğinden, dış mahallelere saldırdı. Bir hurma bahçesinde çalışan iki Müslümanı öldürdü. Tarlayı da ateşe vererek kaçtı. Peygamberimiz olayı öğrenir öğrenmez otuz süvari ve yüz yirmi yayadan oluşan bir askerî birlikle Ebû Süfyan’ın peşine düştü. Ancak düşman birliği Müslümanlarla savaşı göze alamayarak kaçtı. Ebû Süfyan bu sefere çıkarken yanına erzak olarak torbalara doldurulmuş kavrulmuş un (sevîk) almıştı. Kaçarken ağırlık teşkil eden torbalardan bir kısmını attı. Kavrulmuş una nisbetle bu sefere “Sevîk Gazvesi” denildi.
Hicrî üçüncü yılın başında Muharrem ayında Hz. Peygamber Süleym ve Gatafân kabilelerinin Medine'ye hücum etmek istediklerine dair haber aldı. Medine'de yerine Abdullah b. Ümmü Mektum'u vekil bırakarak iki yüz kişilik bir kuvvetle “Karkaratülküdr” adlı yere kadar gitti. Fakat müşrikler çarpışmayı göze alamadan kaçtılar. Müslümanlar herhangi bir tuzağa düşmeden Medine'ye döndüler.
Bu olaydan iki ay kadar sonra Hz. Peygamber, Gatafan kabilesinin Muharib ve Sa’lebe kollarının Zûemer denilen yerde toplanıp Medine çevresini yağmalamaya hazırlandığını öğrendi. Hicrî üçüncü yılın Rebîülevvel ayında dört yüz elli sahâbî ile onların baskınına engel olmak üzere harekete geçti. Fakat müşrikler korkuya kapılarak kaçıp dağlara sığındılar. O sırada yağmur yağmıştı. Peygamberimiz kılıcını bir ağacın dalına asarak yağmurda ıslanan elbisesini kurutmakla meşgul olurken kabile başkanlarından Dü'sûr b. Hâris gizlice yanına yaklaştı. Elindeki kılıçla başucuna dikilerek onu öldürmek istedi ve "Ey Muhammed! Şimdi seni benden kim kurtarabilir"? diye sordu. Hz. Peygamber "Allah kurtarır" deyince sarsılarak kılıcı elinden düştü. Kılıcı Hz. Peygamber alarak "Şimdi seni benden kim kurtarabilir"? deyince "Hiç kimse" cevabını aldı. Fakat Hz. Peygamber ondan intikam alma yoluna gitmedi. Dü'sûr daha sonra Müslüman oldu.
Bu olaydan iki ay sonra Hz. Peygamber, Medine'ye iki yüz km. uzaklıkta bulunan Bahrân (Buhrân)'da Süleym kabilesinin Müslümanlara karşı asker topladığını öğrendi. Onlara karşı üç yüz sahâbî ile harekete geçti. Bunu duyan Süleymoğulları kaçtılar. Hz. Peygamber düşmanla karşılaşmadı; on gün süren seferden sonra Medine'ye döndü.
Bu arada sahil yolundan Suriye'ye kervan göndermeye cesaret edemeyen Kureyş müşrikleri Irak yolunu kullanmaya karar verdiler. Hz. Peygamber sahil boyunda oturan kabilelerle antlaşma yapmıştı. Bu esnada Hz. Peygamber bir Kureyş kervanının Medine'nin doğusundan Suriye'ye doğru gitmekte olduğunu öğrendi. Kureyş eşrâfının idaresinde İcl kabilesinden ve Kureyş'in de Sehm kolunun müttefiki olan Furât b. Hayyân'ın kılavuzluğundaki bu Kureyş kervanına karşı Zeyd b. Hârise'nin idaresinde yüz kişilik bir birlik gönderdi. Zeyd b. Hârise Necid'de bulunan Karede mevkiinde kervanı ele geçirerek Medine'ye getirdi. Hz. Peygamber kervanın mallarını ganimet statüsüne tabi tuttu. Esir alınan kervanın kılavuzu Furât b. Hayyân Müslüman oldu ve Hz. Peygamber tarafından serbest bırakıldı. Suffe Ehli arasına katılan Furât, Hz. Peygamber'in güvenini kazandı ve şiirleriyle onu övdü.