Sabah kız geç bir saatte uyandı. İlk önce uyku sesemliğini üzerinden atamayıp dün geceyi hatırlayamadı, daha sonra ağlayarak uyuduğunu daha doğrusu uyaya kaldığını hatırladı. Yanaklarına süzülen gözyaşları gibi gözyaşıyla ıslanan yastığıda kurumuştu...
Telefonunnu eline aldı, o uyurken arayan soran var mı diye. Bir mesaj ve bir çağrı vardı. Heycanla kimden olduklarına baktı. Mesaj indirim mesajıydı, aramaysa bir arkadaşındandı. Umrunda bile olmadı. Öyle ya onu gece boyunca gözyaşlarına boğmayı başaran kışiden olmayınca ne önemleri vardı ki...
Saat hayli geçti. Günlük hayatındaki görev ve sorumluluklarını yerine getirmek için telafi edemeyeceği kadar geç kalmıştı, kalkmasının pek de önemi yoktu. Dün "Ayrılalım." sözlerini duyduğunda başlayan ayrılık sancısını unutmak için uyumaya çalıştı ama ne çare... Mutlu günleri gözlerinin önünden, sevdiğinden duyduğu son acı sözler kulağından silinip yok olmuyordu... Yatak ona iğne gibi batıyor, sevgilisiyle iyi kötü anılarının olduğu yerlerde mecburen bulunmak zorunda olma düşüncesi hayatını çekilmez yapmaya yetiyordu.
Uğruna bunca acı çektiği düne kadar sevgi sözlerini dilenden düşürmeyen sözde sevgilisi acaba şu anda neler yapıyordu? Oda onun kadar hayata küskün bir gün mü geçiriyordu? Ağlayarak mı uyumuştu oda, şu anda ağlıyormuydu? Aradığı sorduğu yoktu, acaba gururuna mı yediremiyormuydu yoksa umrunda değilmiydi?
Sevdiği insana sorduğu bu suruları düne kadar devam eden ilişkisi boyunca yaptığı gibi yine kendisi cevapladı. Sevdiğinin acı çektiğini düşünerek bir karşılaştırma yaptı. Severken ayrılmaları gereken bir durum olmadığına göre; tüm bunları o da yaşıyor olsa şu anda kadar çoktan ya telefon edip sevgisinin çokluğunu anlatıyor ya da çoktan kapısını çalmış, sımsıkı sarılmış şu anda hep elele gittikleri yerde yine elele geziyor olurlardı.
Birden silkelenip üzüntüsünü antama, kendine gelme ihtiyacı hissetti. Doğruldu, derin bir nefes alıp kendini toparladı. Dün geçip gitmişti, şu anda içinde bulunduğu yaşaması gereken bugündü, yarınsa eğer böyle giderse bu günün izlerini taşıyacaktı. Hemen lavaboya gidip elini yüzünü yıkadı. Aynaya baktı, hırsı aynadaki üzgün kadın fotoğrafıyla daha da perçinlendi. Canı pek istemesede, halsiz kalmamak için birkaç yudum atıştırdı. Üzerini değiştirip, gecenin yorgunluğunu ve ayrılık acısının gözlerinden damla damla akışını dosta düşmana ilan eden gözlerindeki görüntüyü değiştirmek için hafif bir makyaj yaptı. Evden çıkmak için hazırlıklarını tamamlamaya koyuldu.
Dışarıda yaşanılması gereken bir dünya vardı.
Kaldırılmaz olabilirdi ayrılık acısı,
Eğer herkes kaldırma gücünü kendinde bulamasaydı,
Eğer herkes kendini onun gibi odasına kapasaydı,
Kimsenin gözyaşı kurumaz,
Ortalığı inletirdi zalimlerin kahkahaları.
Yarışı güçlü olan kazanırdı,
Bu en değişmez kuraldı.
Önemli olan güçlü olmaya çalışmaktı,
Önemli olan AYRILIK SABAHI GÜÇLÜYÜ OYNAMAKTI.