Ayrıntılı Konu Bilgileri
Sayfa BaşlığıKonu: ATATÜRK'ÜN EN HAYATI MESELESI
Mesaj SayısıMesaj Sayısı: 0 cevap var
OkumaGösterim: 695
Google Özel Arama

Gönderen Konu: ATATÜRK'ÜN EN HAYATI MESELESI  (Okunma sayısı 695 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    iğneci

  • Sevdalı Üye
  • *****

  • İleti: 1803
  • Nerden: Gezgin
  • Rep: +312/-2
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - atlantik42@hotmail.de
    • Profili Görüntüle
  • Çevrimdışı
ATATÜRK'ÜN EN HAYATI MESELESI
« : 31 Ekim 2008, 20:15:57 »


 



Atatürk'ün en hayati meselesi


‘Tepelemek’ tâbiri, bizzat Atatürk’ün kullandığı bir tâbirdir.

 

Dini kullanarak insanları aldatan ‘dincilik yobazları’ndan söz ederken, “tek başıma kalsam yine de gider tepelerim” diyor.

 

Atatürk’ün kutsalı sömürenlere, özellikle İslam gibi akılcı bir dini karanlık emellerine âlet edenlere öfkesi kelimelerle tanımlanamayacak kadar derin ve büyüktür. Bu öfke, rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Büyük Atatürk’ün tüm hayatının her zaman motor gücü olmuştur.

 

Akılcı, ilimci, insancı, fenci, eylemci, bağımsızlık aşıkı, emperyalizm düşmanı olduğu için ‘son din’ olmuş İslam’ın, taşıdığı değerlerin tam aksi yönde kullanılması Mustafa Kemal’i öfkelendiren tezatların başında gelmektedir. Bütün faaliyetlerinde, inkılaplarında bu tezadı aşmak ve bu tezadın arkasındaki temiz, pürüzsüz, huzur kaynağı gerçeği milletinin ve insanlık camiasının önüne koymak onun temel ideali olmuştur.

 

Ben, bu satırları yazan adam, şunu rahatlıkla söyleme hak ve ödevini vicdanımda hissediyorum:

 

Atatürk’ün İslam meselesiyle ilgisi devrimlerini yerleştirmek için değildir. Tam aksine, Atatürk’ün o devrimleri yapmasının gerekçesi, İslam’a yapılan kötülükleri aşmak ve Müslüman milletine oynanan oyunları etkisiz kılmaktır.

 

Elbette ki, Atatürk bütün bunları bir ‘din müceddidi, din ihyacısı’ sıfatıyla yapmadı; insanlık, akıl, bilim, barış, dürüstlük ve bağımsızlık aşkıyla ve bir siyasal lider sıfatıyla yaptı.

 

Sevgili okuyucularım! Cenabı Hakk’ın muradı ve buyrukları esas alındığında, İslam ‘gerçeği sevmek ve ona hizmet etmek’ten başka nedir ki?!

 

Bütün temiz yürekli, barış ve insan sevgisiyle dolu benliklerin tüm eylemlerini Allah’ın muradına uygun eylemler olarak değerlendiren ve resmî patentleri ne olursa olsun, tümünü ‘İslam’ içinde gören büyük Müslüman düşünürlerin penceresinden baktığımızda söyleyeceklerimiz işte bunlardır.

 

Bu yaklaşım ilk defa bizim tarafımızdan sergileniyor değildir. Hemen bütün İslam düşünürlerinde bu bakış açısını az veya çok, görmek mümkündür.

 

Bu konuda ayrıntılar için bizim ‘400 Soruda İslam’ adlı eserimizin birinci bölümüne bakılabilir. (Bu eserin Almancı basımları için bk. ‘400 Fragen zum Islam 400 Antworten’, Grupello Verlag, Duesseldorf, 200,2001, 2003, 2006)

 

Meselenin özeti şudur:

 

İslam’ın bütün insanlığın malı saydığı evrensel değerleri savunurken, bunları ‘İslam’ veya ‘din’ adına gündem yapmak şartı yoktur. Önemli olan, savunulan değerdir, değerin savunulmasıdır. Kaldı ki Atatürk, inkılapları boyunca yaptığı her konuşmada, bir biçimde İslam meselesine değinmiş ve asla idarei kelam etmeden, işin esasına girerek tahliller, tenkitler yapmış, yanlış olanla doğru olanı karşılaştırarak halkın önüne çıkış reçeteleri koymuştur.

 

Yani işi baştan savmamış, benimseyerek esastan ele almıştır. Atatürk’ün samimi bir Kur’an mümini olduğunun en tartışılmaz delili işte bu tavrıdır. Çünkü onun bu tavrı, İslam düşünce tarihinin büyük öncülerinde gördüğümüz tavrın ta kendisidir. Bu tavrı yüzündendir ki, önceki Kur’an mümini düşünürlerin mâruz kaldıkları eleştiri ve saldırıların tümüne o da maruz kalmıştır.

 

Yani Atatürk’e, din yobazı ve Allah ile aldatanlar tarafından yapılan saldırıların benzerleri, hatta daha ağırları önceki dönemlerin sadece Müslüman devlet başkanlarına değil, en büyük Müslüman fakîhlerine, muhaddislerine, müfessirlerine de yapılmıştır.

 

İmamı Âzam (ölm.150/767), bunların akla ilk gelenlerinden biridir.

 

Bugün, İslam dünyasının en büyük mezhebinin kurucusu ve öncüsü olan ve dincilik ekiplerince de ‘tartışma üstü’ tutulan İmamı Âzam, yaşadığı günlerde nasıl tanınıyordu, nasıl muamele görüyordu?

 

Bundan sonraki yazımda bu zulümlerden dehşet ve ibret dolu örnekler vereceğim.

 

Atatürk-din ilişkisinde mutlaka öğrenmemiz gereken gerçekler vardır. Aforozla, Atatürk’ü dine karşı gösterme ucuzculuğu ile bir yere varılamadığı görülmüştür.

 

Bugünkü Haçlı güdümlü dincilerin Atatürk’e karşı tavırlarının, İslam tarihinin diğer büyük düşünce ve devrim büyüklerine aynen reva görülmüş bir tavır olduğunu bu halkımıza anlatmalıyız.

 

Atatürk bu açıdan ne tektir ne de ilk. Bu gerçek halka çok iyi anlatılmalıdır.

 

Bu gerçekle ilgili her türlü soru açık yürekle sorulmalı ve cevabı verilmelidir.

 

Kaçak güreşme, idareimaslahatla günü gün etme dönemi kapatılmalıdır. Aksi halde, dinciliğin bugün, aydınlanmanın, aklın ve dürüstlüğün canına okuyan zulmünü bertaraf edemeyiz.


 ynozturk@hurriyet.com.tr
Yasar Nuri  Öztürk
‘TOMURCUK DERDINDE OLMAYAN AGAC ODUNDUR’

AMPULLE KARARAN TEK ÜLKEYiZ. KAHROLUYORUM.
Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap


Paylaş delicious Paylaş digg Paylaş facebook Paylaş furl Paylaş linkedin Paylaş myspace Paylaş reddit Paylaş stumble Paylaş technorati Paylaş twitter
 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
3 Yanıt
1707 Gösterim
Son İleti 23 Şubat 2008, 14:13:03
Gönderen: iğneci
1 Yanıt
1457 Gösterim
Son İleti 25 Ocak 2008, 17:54:41
Gönderen: Alpnur
0 Yanıt
1055 Gösterim
Son İleti 29 Temmuz 2008, 18:54:49
Gönderen: Hasretimsin
0 Yanıt
482 Gösterim
Son İleti 26 Mart 2014, 14:19:53
Gönderen: tekinak99
0 Yanıt
516 Gösterim
Son İleti 05 Mayıs 2014, 17:03:46
Gönderen: tekinak99