Ayrıntılı Konu Bilgileri
Sayfa BaşlığıKonu: ATA BİN YESAR
Mesaj SayısıMesaj Sayısı: 0 cevap var
OkumaGösterim: 850
Google Özel Arama

Gönderen Konu: ATA BİN YESAR  (Okunma sayısı 850 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    sevdaligul

  • Administrator
  • *

  • İleti: 13121
  • Nerden: Konya
  • Rep: +6511/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • GüLe SeVDaLı Bir GeNç
    • MSN Messenger - sevdaligul@gmail.com
    • Profili Görüntüle GüLe SeVDaLı BiR GeNçLiK
  • Çevrimdışı
ATA BİN YESAR
« : 25 Eylül 2010, 23:19:19 »


 

ATA BİN YESAR 659-743 m.)
 
               Tâbiîn devrinde Medîne'de yetişen büyük âlimlerden. Künyesi, Ebû
      Muhammed Medenî'dir. Hilâlî lakabı ile de tanınmaktadır. Peygamber
      efendimizin, sallallahü aleyhi ve sellem mübârek hanımlarından hazret-i
      Meymûne'nin kölesidir. Kendisi gibi yüksek âlimlerden olan Süleymân,
      Abdülmelik ve Abdullah bin Yesâr'ın kardeşidir. Yaklaşık 659 târihinde
      doğdu. Hazret-i Osmân'ın zamânında yaşı küçüktü. 84 yaşında 743 tarihinde
      İskenderiye'de vefât etti.
 
      Atâ bin Yesâr, Eshâb-ı kirâmdan birçok zât ile görüşüp onlardan ilim aldı.
      Kendisi hazret-i Meymûne, Muâz bin Cebel, Ebû Zer-i Gıfârî, Ebüdderdâ,
      Ubâde bin Sâmit, Zeyd bin Sâbit, Muâviye bin Hakem-i Selemî, Ebû Katâde,
      Ebû Hüreyre, Zeyd bin Hâlid-i Cuhnî, Abdullah bin Amr, Abdullah bin Ömer,
      Abdullah bin Abbâs, Peygamberimizin kölesi Ebî Râfî, hazret-i Âişe ve daha
      pekçok sahâbîden hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Büyük hadîs âlimi İmâm-ı
      Buhârî, İbn-i Saîd ve Ebû Dâvud onun, Abdullah ibni Mes'ûd'dan da hadîs
      rivâyet ettiğini bildirmişlerdir. Rivâyetleri Kütüb-i Sitte denilen altı
      sahîh hadîs kitabında yer almıştır.
 
      Atâ bin Yesâr'dan da akranı olan Ebû Seleme binAbdurrahmân, Muhammed bin
      Ömer bin Atâ, Muhammed bin Amr bin Halhala, Hilâl bin Ali, Zeyd binEslem,
      Şüreyh bin Ebî Nemr hadîs-i şerîf rivâyetinde bulunmuşlardır.
 
      Atâ bin Yesâr, Allahü teâlânın kelâmı olan Kur'ân-ı kerîmin okunuşunu en
      iyi bilenlerden birisiydi. Kırâat ilmi adı verilen bu ilimde,Eshâb-ı
      kirâmdan sonra en yüksek dereceye çıkan âlimler, Medîneliler, Mekkeliler,
      Kûfeliler, Basralılar ve Şamlılar olmak üzere beş tabakaya ayrılmışlardır.
      Medîne-i münevverede bu ilimle meşgul olanlardan biri deAtâ bin Yesâr'dı.
      Kur'ân-ı kerîmin okunuşunu bozulmaktan ve değişmekten korumak için
      gösterilen üstün gayretler o kadar çoktur ki, yapılan çalışmalar akıllara
      sığmayacak ölçüdedir. Eshâb-ı kirâmın gösterdiği gayreti, kelimelerle
      ifâde etmek mümkün değildir. Kur'ân-ı kerîmin mânâsının anlaşılması ve
      anlatılması yanında, her harfinin okunuşu ve bundaki ihtilâflar, öyle bir
      tesbit olunmuş ki, bu güne kadar bütün müslümanlar, Kur'ân-ı kerîmi bu ilk
      okunan şekli ile okumaktadır. Atâ bin Yesâr, bu ilmi öğrenip insanlara
      öğretmede üstün derecelere kavuşan âlimlerdendir.
 
      Hadîs ilminde de sika güvenilir bir âlim olup çok hadîs-i şerîf rivâyet
      etmiştir. Bu ilimde bir hazîne idi. İbn-i Hibbân, Kitabüs-Sikkât'ında onun
      sika râvilerden olduğunu zikreder. İbn-i Sa'd da Tabakât'ında, sika sağlam
      olup, çok hadîs rivâyet ettiğini zikreder.
 
      Yine Atâ bin Yesâr, güneş tutulunca Peygamber efendimizin kıldığı iki
      rekat namazın her rekatında altı rükû ile dört secde yaptığını rivâyet
      etmiştir. Atâ bin Yesâr'ın Resûlullah efendimizden bildirdiği hadîs-i
      şerîfte buyruldu ki: "Kırk dirhemi veya bu değerde malı olduğu hâlde,
      dilencilik eden kimse, dilenmekte ısrar etmiş, günâha girmiş olur."
 
      Atâ bin Yesâr'ın rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte, Peygamberimiz
      hazret-i Ömer'e hitaben; "Ey Ömer! Öldüğün vakit adamların gidip senin
      boyuna uygun bir mezar hazırlayıp, seni yıkayıp kefenledikten ve koku
      sürdükten sonra, seni götürüp mezara koydukları ve toprağı üzerine örterek
      geri döndükleri vakit hâlin nice olur? Münker ve Nekir adındaki kabrin iki
      büyük ibtilâsı (suâl melekleri) sana gelir. Sesleri yıldırım indiren gök
      gürültüsü, gözleri parlak şimşekler gibi, uzun saçlarını sürürler. Uzun ve
      sivri dişleri ile mezarın topraklarını alt üst ederler. Sana çeşitli
      zorluklar çıkarırlar. Seni korkuturlar. O vakit senin hâlin nice olur ey
      Ömer?" buyurdu. Hazret-i Ömer de; "Bu zamanki aklım o zaman da başımda
      olacak mı?" diye sordu. Resûl-i ekrem efendimiz; "Evet." buyurunca; "Ben
      onların hakkından gelir, gerekli cevaplarını veririm." dedi.
 
      Bir hadîs-i şerîfte; "İnsanların en iyisi, borcunu en iyi şekilde
      ödeyenlerdir." buyruldu.
 
      Atâ bin Yesâr buyurdu ki: "Şâban ayının on beşinde, yâni Berât gecesinde o
      yıl içinde ölecek olanların listesi Azrâil aleyhisselâma verilir. Bu arada
      ev yapan, su akıtıp ağaç diken ve yeni evlenen nice kimseler vardır ve
      isimleri bu listededir. Fakat onlar bunu bilmezler."
 
      Atâ binYesâr şöyle anlatıyor: Kur'ân-ı kerîmde meâlen; "Ey îmân edenler!
      İçki, kumar, putlar ve fal okları, şeytanın işlerinden bir pisliktir.
      Bunlardan kaçının ki, felâh bulasınız!" (Mâide sûresi: 90) âyet-i
      kerîmesinin mânâsı Tevrât'ta şu şekilde vardı. "Bâtılı gidersin, oyunu
      boşa çıkarsın, çalgılı oyun âletlerini yok etsin! diye, biz hakkı
      indirdik. Şarap içene yazıklar olsun! Allahü teâlâ bu mânâda, izzetine ve
      celâline yemin ederek; "Bir kimse, haram olduğunu bilerek içerse, kıyâmet
      günü onu suya hasret bırakırım. Şarabın haram olduğunu bilerek bırakana,
      Cennet ırmaklarından içiririm." buyurdu.
 
      Atâ bin Yesâr, Yâlâ binMürre'den şöyle anlatıyor: "Biz hazret-i Ali'nin
      yakınlarından bâzıları ile buluştuk. Yâlâ onlara dedi ki: O, şu anda
      savaşan kimsedir. Onun hayâtı için emin değiliz. Ona bir zarar gelebilir.
      Bundan sonra odasının kapısında nöbet tutmaya başladık. Bir ara namaza
      çıktı. Bizi görünce; "Burada ne yapıyorsunuz?" diye sordu. Biz de: "Seni
      bekliyoruz, yâ müminlerin emîri!.. Zîrâ sen, harp yapan bir kimsesin. Sana
      bir zarar gelmesinden korkuyoruz." diye cevap verdik. Onlara sordu: "Beni
      semâ (gök) ehlinden mi koruyorsunuz, yoksa yer ehlinden mi?" Biz de:
      "Elbette yer ehlinden! Semâ ehlinden nasıl koruyabiliriz?" deyince;
      "Allahü teâlânın takdir etmediği hiç bir şey semâda da olmaz. Herkesin
      işlerine vekil olan iki melek vardır. Kaderi olarak takdir edilen şeyler
      başına gelinceye kadar, her şeyi ondan uzaklaştırırlar. Kaderde olan başa
      gelince de, kaderi ile onu başbaşa bırakırlar." buyurdu.
 
      Allahü teâlâya en çok yaklaşanların, güzel ahlâkta Peygamber efendimize en
      çon benzeyenler olduğuna işâret ederek; "Yükselenler hep güzel ahlâkları
      sâyesinde yükselmişlerdir. Ahlâkın kemâl mertebesine ancak Muhammed
      aleyhisselâm yükselmiştir." buyurdu.
 
      ANNE DUÂSI
 
      Atâ bin Yesâr anlattı: Yolculuk yapmakta olan bir kervân, bir yerde mola
      vermişti. Fakat bu sırada bir merkebin sesi onların uyumalarına mâni oldu.
      Bunun üzerine bu sesin geldiği tarafa doğru gittiler. Sesin geldiği yere
      varınca kıldan yapılmış çadır içerisinde, yaşlı bir kadınla karşılaştılar.
      O kadına; "Bu merkep sesi nereden geliyor. Onun sesinden bir türlü
      uyuyamadık?" dediklerinde, kadın; "O merkep gibi ses çıkaran benim
      oğlumdur. Hayatta iken bana eşek diye hitâb ederdi. Allahü teâlâya onu
      eşek yapması için bedduâ ettim. Onun için böyle her gece sabaha kadar
      merkep gibi ses çıkarır." dedi. Bunun üzerine kervan sâhipleri o kadına;
      "Bizi onun kabrine götür, onun kabirdeki hâline bir bakalım." dediler.
      Kabre gidip, açıp baktıklarında, boynunun eşek boynu gibi olduğunu
      gördüler.
 
      1) Tezkiret-ül-Huffâz; c.1, s.90
 
      2) Mîzân-ül-İ'tidal; c.3, s.77
 
      3) Tehzîb-üt-Tehzîb; c.7, s.217
 
      4) Vefeyât-ül-A'yân; c.3, s.399
 
      5) Tehzîb-ül-Esmâ ve'l-Luga; c.1, s.335
 
      6) Miftâh-üs-Seâde; c.1, s.10,79,192, c.2, s.7,14, 16,18,162
 
      7) Tabakât-ı İbn-i Sa'd; c.5, s.173
 
      Resimlerin Görüntülenmesine İzin Verilmiyor. Üye Ol ya da Giriş Yap Nevâdir-ül-Âlem (Kalyûbî); s.27
 
      9) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.2, s.132, c.16, s.10, c.6, s.327
Aklımdaki sensin
Fikrimdeki Sen
Sen tekderdimsin
Gülüm Benim


Paylaş delicious Paylaş digg Paylaş facebook Paylaş furl Paylaş linkedin Paylaş myspace Paylaş reddit Paylaş stumble Paylaş technorati Paylaş twitter