Aşk
Aşk denilen bu illet; ne kânun, kural tanır,
Ne hüküm fermân dinler; ne arlanır, utanır...
Dâvetsiz kapı çalar; zannetme ki usanır! ..
Girdimi bir gönüle, nasıl yakar kavurur
Perme-perişân eder, küller gibi savurur
*Önüne geçmek* diye, deyim icâd bulmamış
Bir tutulan, bir daha aslâ iflâh olmamış
Göster! Hangi filinta, sâm-u zebûn solmamış?
Yağız delikanlı mı, yiğit mi, demez vurur
Şâh´a pençe taktımı, tâc-ı saltanât kurur
Çökmesin bir yüreğe; inletir, süründürür
Velî´yi deli eyler, Kırk hâle büründürür
Tanınmaz mecâl verir, yek-pervâne döndürür
Ne şeref, izzet kalır; ne de bırakır gurûr
Deldirir ferhât gibi, önünde dağ mı durur?
M. Engin Karatay