Aşk ve Yurtsuzluk
Usul usul azalıyordu sevgisi, kalbi soğuyordu...
Aynı masada, yanyana oturuyorduk, ellerinden tutuyordum. Akıntıya kapılmış bir çiçek gibi bilmediğim, bilmediği uzaklıklara doğru gidiyordu. Öyle acı çekiyordu ki sevgisinin azalmasından. Seni artık özlemiyorum, eskisi gibi içimi acıtmıyorsun, bu benim için ne büyük acı biliyor musun, derken sesi titriyordu.
Dalından kopmuş bir çiçek gibi unutuluş denizinde usul usul sürükleniyordu. Sevgimiz yurtsuz kalmıştı şimdi.
Can çekişen bir hastayı ölümüne hazırlar gibi, nefesimi tutmus saçını okşuyordum durmadan. Sevgisi, yaralanmış çocukluğumuzu ve dünyayı değiştirmeye yetmemişti.
Hayal kanatları yanmış sevgisini öksüz kalan sevgime kattım. Sevgisi biterken gözlerime son bir kere baktı. İnanmıştı çektiğim ıstıraba.
Son anda sarıldı bana:
Hadi, sen de benimle gel, birlikte karışalım kayboluşa, dedi.
Yapamam, dedim, istesem de yapamam. Bu sevginin ömrünü beklemeliyim. Bu sevginin beni götürdüğü yere kadar gitmeliyim. İçimde sırrın, kimseye benzemezliğin sızısı, yarım kalan yolculuğun aşk yüzlü
çocuğu var.
Sevgisi soğurken son tesellisi, son kıskançlığı, son umudu bu olmuştu...
Cezmi Ersöz