Aşı ile korunabilecegimiz hastalıklar ve hangi aşıyla hangi hastalıktan korunabiliriz
Enfeksiyon hastalıkları kişiden kişiye bulaşabilme, geniş kitlelere yayılma ve büyük toplulukları etkileme yeteneğine sahip hastalıklardır. Bireysel sonuçları zaman zaman oldukça ağır olmakla birlikte, yarattıkları etki kolayca büyük kitleleri etkilemeleri nedeniyle daha da büyük olmaktadır. Enfeksiyon hastalıklarının yayılım yolları hastalığa göre değişmekle birlikte hemen her zaman toplu yaşam içindeki insan ilişkilerinde kendinlerine kolay ve önlenemez bir yol bulmaktadırlar.
Hastalığın seyrine herhangi bir müdahale yapılmaz ise hastalık sadece hasta kişi, hastalık yapan ajan ve çevre koşullarından etkilenir. Aşılama gibi bir müdahale durumunda ise hastalığın görülme sıklığı azalır ve hastalık kontrol altına alınmış olur. Ülke çapında, hatta dünya çapında kampanyalar şeklinde yoğun aşılama ile hastalık ajanının yayılımı kesilebilir ve hatta o bölgeden hastalık ajanının yok edilmesi, silinmesi başarılabilir. Ancak hastalık ajanı tüm dünyadan tamamen yok edilmedikçe müdahalenin devamını gerektirecek bir geri dönüş tehdidi her zaman varlığını sürdürür.
Dünyada her yıl 3 milyonu henüz bir haftalık bile olamadan ölen, beş yaşın altında 12 milyondan fazla çocuk hayatını kaybetmektedir. Bu ölümlerin en az 2 milyonu şu anda rutin aşılama şemasının içinde bulunan aşılarla önlenebilir hastalıklara bağlı olarak meydana gelmektedir. Bunun nedenlerinden biri her yıl dünya’daki çocukların yaklaşık %20’sinin difteri, tetanoz, boğmaca, çocuk felci, kızamık, verem gibi aşılarla yaşamlarının ilk yılı içinde aşılanmamış olmalarıdır. Aşılama oranlarını arttırabilmek, yeni aşılar geliştirerek daha erken yaşta aşıyı uygulayıp çocuğu daha erken korumaya almak amacıyla çalışmalar sürdürülmektedir.
Genişletilmiş Bağışıklama Programı 1974 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından başlatıldığında dünya’daki çocukların %5’inden azı yaşamlarının ilk yılında difteri, tetanoz, boğmaca, çocuk felci, kızamık, verem gibi aşılarla aşılanıyordu. 1990 yılına gelindiğinde ise her yıl doğan yaklaşık 130 milyon çocuğun %80’i yaşamlarının ilk yılında aşılanmaktaydı. Yirmi yıl içinde gelinen bu aşılama düzeyi ile genişletilmiş bağışıklama programı sayesinde her yıl en az 3 milyon çocuğun ölümü önlenmekte ve yine en az 750.000 çocuk görme kaybına uğramaktan, sakat kalmaktan ve zeka geriliğinden kurtulmaktadır.
Çiçek hastalığına karşı ilk aşının keşfinden 200 yıl sonra dünya çocuklar için koruyucu sağlık hizmetlerinin görüntüsünü değiştirecek bir seri büyük bilimsel gelişme eşiğine gelmiştir. Çiçek hastalığının 1980 yılında dünya üzerinden silindiği duyurulmuş ve dolayısıyla rutin aşılamasına son verilmiştir. Şu anda dünya üzerinden yok edilmeye çalışılan ikinci hastalık çocuk felcidir ve bu konuda oldukça büyük ilerleme kaydedilmiş ve hemen tüm dünyada sakatlıklar ve hatta ölümlere neden olan bu hastalık şu anda sadece 10 ülkede dolaşabilir hale gelmiştir.
Aşılar enfeksiyon hastalıklarının önlenmesindeki en önemli ve en etkili araçtır. Aşı uygulaması ile bireylerin o hastalığa karşı korunmasına ek olarak aşılanma oranlarının artışına paralel olarak hastalık mikrobunun dolaşımı azalacağı için toplumun aşılanmamış bireyleri de korunacaktır. Bu indirekt korumaya “Toplumsal Bağışıklık” denmektedir.
Aşılama politikalarının genişlemesi ile birlikte pek çok ülkede aşılarla korunulabilir hastalıklar kontrol altına alınabilmiş ve bugüne kadar en az görüldükleri dönemlerini geçirmektedirler. Aşılama ile elde edilen bu başarıya rağmen hala bağışıklama düzeylerini arttırmak için stratejiler geliştirilmeye çalışılmaktadır.
Bunun üç ana nedeni vardır;
• Elde edilen bu başarıya rağmen ulaşılan bağışıklama düzeyinin hala olması gerektiğinden çok daha aşağıda olması,
• Hastalıklara karşı elde edilen bu başarının maliyetinin, o hastalığın ve komplikasyonlarının tedavisinin maliyetleri ve bazen tedaviye rağmen önlenemeyen sonuçları ile kıyaslanamayacak kadar düşük olması,
• Artık oldukça az görülen hastalıkların yeniden güçlenerek, özellikle ilaçlara karşı direnç kazanarak yeniden ortaya çıkması ve yeni hastalıkların görülmeye başlanması.
Enfeksiyon hastalıkları tüm dünyada ölümlerin başta gelen nedenlerini oluşturmaktadır.
Enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan etkin antibiyotikler, dünya çapında kullanılan aşıların pek çok çocukluk çağı hastalığının önlenmesi üzerindeki başarısı ve aşılama ile hastalıkların dünya üzerinden yok edilebileceğinin çiçek hastalığının eradike edilmesi gibi çok büyük bir başarı ve ikinci olarak polio’nun eradikasyona çok yaklaşmış olması nedeniyle enfeksiyon hastalıklarının artık sağlığımız için bir tehdit oluşturmadığı düşünebilir. Ancak yıllar önce salgınlar yapan hastalıklar şu anda kontrol altına alınmış gözükseler de özellikle antibiyotiklere karşı direnç geliştirmiş yeni formlar halinde geri dönmekte, yeni hastalıklar ortaya çıkmakta ve halk sağlığı için tehdit oluşturmaktadır.
Gelişen ve ilerleyen teknoloji hayatımızı kolaylaştırırken aynı zamanda dünyayı bütünleştirmiştir. Dünyanın herhangi bir yerinde ortaya çıkan yeni veya değişip güçlenerek geri gelen eski bir hastalık artık dünyadaki çok uzak yerlere dahi kolay ve hızlı bir şekilde ulaşabilir ve dünya çapında salgınlara yol açabilir. Bu nedenle enfeksiyon hastalıklarını her zaman çok yakından takip etmek gerekmektedir.
Hastalıklar ortaya çıkıp büyük topluluklara yayılıp maddi ve manevi ağır sonuçlara yol açmadan önce onu durdurmak oluşmasına imkan vermemek koruyucu tıbbın ve hekimlerimizin primer amacı ve görevi olmalıdır. Toplum sağlığını korumak sağlık personelinin yanında devletin de sorumluluğundadır. Ulusal aşılama programları ile küçük yaştaki çocukların çocukluk çağı hastalıklarına karşı aşılanması ile hastalığın yayılımının bir basamağı önlenebilmektedir.
Örneğin Hepatit B, Su çiçeği, Grip gibi enfeksiyon hastalıklarının hangi yollarla bulaştığını ve kendimizi bu hastalıklardan hangi şekilde koruyabileceğimizi bilmek atılacak ilk adımdır. Bu hastalıklardan korunabilmek ve enfeksiyonun yayılımını önlemek için bazı önlemler almalıyız. Bu basamakta “Koruyucu Tıp” devreye girer.
Aşıların etkinlik ve güvenilirliğinin takibi sadece ruhsatlandırma öncesindeki araştırmalarla sınırlı değildir. Aşılar ruhsat sonrası kullanımda da sürekli takip edilmekte, etkinlik ve güvenilirlikleri izlenmektedir. Günümüzde uzun yıllar süren araştırmalar sonucu elde edilen ve ileri teknolojik olanaklar kullanılarak hazırlanan aşılar son derece güvenilir ve etkindir ve toplum sağlığına büyük katkıda bulunmaktadır. Sağlıklı nesiller parlak bir gelecek demektir.
Aşı şemaları ve öneriler, aşı henüz ruhsat almadan önce yapılan, uzun yıllar süren ince ve detaylı araştırmalarla oluşturulur. Bu araştırmalar sonucunda aşının oluşturduğu koruma düzeyi, hastalıkları önlemedeki etkinliği, aşılama sonrası görülen yan etkileri ve aşının kimlere uygulanmaması gerektiği gibi önemli noktalar açıklığa kavuşur. Bu araştırmalarla ayrıca aşının kaç doz olarak uygulanması gerektiği bulunur ve oluşturduğu bağışıklığın devam süresi hakkında bilgi sahibi olunur. Aşı bu çalışmalar ile etkin ve güvenilir bulunursa ruhsat alır ve geniş kitlelerin kullanımına sunulur.