Allah'ın sıfatları
Melaike ve ruhların, kâinat üzerinde cari kanunlar gibi olmaları hususu bir yönüyle doğrudur. Melekler ve ruhlar, hususiyle ruhlar, âlem-i emirden gelen şuurlu bir kısım kanunlardır.
Ancak melekler nurdan yaratılmışlardır ve sadece bir kanun-i emriden ibaret değillerdir. Aynı zamanda onların nurdan bir de cisimleri vardır ve onun için hulul ve haylûlet keyfiyetleri çok seri ve mükemmeldir. Bu itibarla da onların kendilerine has latif ve nurani birer cisimlerinin olması söz konusudur.
Ruhlar ise şuurlu bir kısım kanuni emirlerden ibarettir. Yani âlem-i emirden gelen kanunlardır. Ruh, tohumun içindeki neşv ü nema kanunu, rahm-i mâdere (anne rahmi) gelen spermdeki gelişme, rahmin cidarına yapışıp olgunlaşma kanunu, küreler arasında büyüklük, hacim, mesafe, sürat keyfiyetiyle meydana gelen câzibe ve dâfia (itme-çekme) kanunu gibi birer kanundur. Ancak onlar şuursuz, ruh ise şuurlu bir kanundur. Az önce sayılan kanunlarda şuur yoktur ama ilahi bir nefha olan insan ruhunda şuur vardır. O düşünür, yapar, eder, cesedi terk ettiği zaman da yine kendine has bir hayatı vardır ve o nuranî kılıfı içinde mevcudiyetini sürdürür. Bu vücut yer yer hayatta iken de görülür. Hayatta iken görülmesine tasavvufî ifadesiyle mevhibe-i vücud-i Rabbani denir. İşte bu bakımdan da melekler ve ruhlar birbirinden ayrılır. Onlar, kâinattaki kanunlara bir noktada benzer ve diğer bir noktada da benzemezler.
Allah'ın sıfatlarıyla bunların arasındaki fark veya münasebete gelince, bu doğru değildir. Allah'ın bildirmesiyle ve farklı müşahedelerle ruhlar, melekler ve cinler bilinebilir. Ancak Allah'ın sıfatları gerçek mahiyetleriyle tam bilinemez. Cenab-ı Hak esmasıyla malum, sıfatlarıyla muhat, zatıyla mevcud u meçhuldür. Biz, sıfatlar karşısında hayret yaşandığı, yaşanacağı kanaatindeyiz. Evet, onları tam bilemiyoruz ve bir hüküm de veremiyoruz. Öyleyse bilemediğimiz bir sahada bulunan sıfatları başka şeylere karıştıramamalıyız. Sıfat-ı ilahi başkadır, melek ve ruhlar tamamen başkadır. Cenab-ı Hakk'ın kudret, irade, semi', basar, ilim ve hayat gibi sıfatları zatının ne aynı ne de gayrıdır. Biz o vadide başı açık, yalın ayak, hayallerin hayreti içinde onu seyreder ve hayret yaşarız...