Bugün sizlerle anlamaya çalışacağımız ayetler, Aliimran suresinde geçen 19. ayet ve devamındaki ayetlerin, anlatmak istedikleri üzerine olacaktır.
Aşağıda ki ayette geçen (Allah nezdinde hak din İslam dır) sözleri üzerinde biraz düşünelim. Önce ayetin tamamını yazalım.
Aliimran 19: Allah nezdinde hak din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın ayetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki, Allah'ın hesabı çok çabuktur.
Ayette geçen, İslam sözünü önce açalım. Burada bahsedilen hak din, yalnız peygamberimize gönderilen dinin ismimidir, yoksa Rabbin gönderdiği tüm dinlerin ismimidir, önce onu anlamaya çalışalım.
İslam itaat etmek, teslim olmak demektir. Bizler ne yazık ki İslam ismini, yalnız peygamberimizin tebliğ ettiği din olarak algılarız. Hâlbuki Rabbim gönderdiği tüm dinler için bu ismi kullanır. Allah nezdinde hak dinin İslam olduğunu söylemesi, tüm gönderdiği dinlerin İslam dini olduğunun kanıtıdır.
İslam tüm dinlerin ortak adıdır, ama tüm peygamberlere gönderilen şeriat, dönemin şartlarına, koşullarına göre farklıdır. Onun içinde şeriatının ismi farklı anılır.
Ayete baktığımızda kitap verilenlerin, Rabbin gönderdiği tüm kitaplar için, ilim geldikten sonra, aralarında çıkan anlaşmazlık, kıskançlık, menfaat yüzünden ayrılığa düştüler diyor. Bunun da sonunda yani aralarında menfaat çekişmeleri neticesinde, bazı ayetler üzerinde tartışıp, asıl anlamından saptırarak, kendilerine göre uydurdukları anlaşılıyor ki, Rabbim bunu yapanlara, inkâr edenler sözünü kullanıyor.
İşte üzerinde durmamız gereken en önemli konu burası. Rabbim gönderdiği kitaplar için İLİM sözcüğünü kullanıyor. İlmi bir kitap, her şeyin açıklayıcısı ve hükmünün verildiği aydınlık bir kitap demektir.
Buradan çıkan en önemli sonuç, Rabbim her topluma elçileri vasıtasıyla İslam dinini göndermiş, ama insanlar bu dini aralarında çıkan menfaat çekişmeleri ile Rabbin gösterdiği yoldan hurafelerle saptırarak, kendi dinlerini yine kendi menfaatleri doğrultusunda yaratmışlar. Bu durumda elbette Rabbin indirdiği İslam dini yaşanmaz olmuş ve hurafelere, batıla yerini terk etmiştir. Yüce Rabbim de son olarak insanlığa, bir şans daha verip, Peygamberimizi görevlendirerek, bizlere bir daha göndermeyeceğini söylediği ve koruması altında olan KUR’ANI ve inkişaf etmiş, kolaylaştırılmış, İslam dinini tekrar bizlere göndermiştir.
Şimdi gelelim günümüze, acaba bizden önce yine Rabbin tebliğ ettiği İslam, hurafeler ile bozulduktan sonra, en son indirilen İslam dini ne durumda dersiniz?
Aslında ne duruma geleceğini yine Kur’an söylüyor, hatta verilen bir söz olmasa gereken yapılacak diyor. Peygamberimiz ne yazık ki mahşer günü; Benim ümmetim Kur’an ı devre dışı bıraktılar diyecekse, sanırım Rabbin en son indirdiği İslam dinide geçmişte olanların akıbetine uğrayacak ki, böyle bir söz söyleneceği şimdiden bizlere bildirilip uyarılıyor. Allah dikkatimizi çekerek, kendimizi kurtarmamızı isteniyor. Bakın yazdığımız ayetin devamında ne söylüyor Rabbim?
Aliimran 20: Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki: "Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah'a teslim ettim." Ehl-i kitaba ve ümmîlere de: "Siz de Allah'a teslim oldunuz mu?" de. Eğer teslim oldularsa doğru yolu buldular demektir. Yok, eğer yüz çevirdilerse sana düşen, yalnızca duyurmaktır. Allah kullarını çok iyi görmektedir.
Bu ayeti lütfen, tarafsız bir şekilde düşünelim. Rabbim elçisine indirdiği Kur’an hakkında demek ki tartışmaya giren ve bazı konularda, ayetler üzerinde, itiraz eden bir topluluk var. Bakın Allah onlara ne söylemesini istiyor elçisinin? Bana uyanlarla birlikte bizler kendimizi Allah a teslim ettik diyor. Devamında ise bakın ne söylenmesini istiyor? Kitap ehline yani kitabı tebliğ alan, daha önceki kitaplara iman eden, aklı başında insanlara ve hiçbir dine tabi olmayanlara, yani ümmilere;
("Siz de Allah'a teslim oldunuz mu?" de. Eğer teslim oldularsa doğru yolu buldular demektir.)
Şimdi bu sözleri düşünelim. Allah a teslim olmak ne demek burası önemli. Allah a teslim olmak ayetinde belirttiği, KİTABA HARFİYEN UYAN DEMEKTİR. Yani bir kısmına uyup, bir kısmını atalarının inançlarına feda etmeden iman etmektir.
Allah a teslim olan Kur’an a uyar, bu şekilde doğru yolun bulunacağı anlatılıyor. Ayetin son kısmındaki cümleye gelince.
(Yok, eğer yüz çevirdilerse sana düşen, yalnızca duyurmaktır.)
Buradaki cümleden iki şey anlayabiliriz. Birincisi tamamen uzaklaşmak ve kitabı kabul etmemek, ikincisi peygamberimizle Kur’an da ki bazı ayetler üzerinde tartışmaya girip, Kur’a na inandıkları halde, atalarının dinini de yaşamak isteyip, onlardan vazgeçmeyenlerden de bahsedildiği anlaşılacaktır. Bakın yine aynı ayetin devamındaki 23. ayet, bunu ne kadar güzel açıklıyor.
Aliimran 23: Baksana o kendilerine kitaptan bir nasip verilmiş olanlara, aralarında hakem olması için Allah'ın kitabına davet olunuyorlar da içlerinden bir kısmı, yüz çevirerek dönüp gidiyor.
Yüce Rabbin indirdiği kitaba inananlardan bir kısmı, Aralarında bir olay için, hakem olarak KUR’ANA davet edildiklerinde, işlerine gelmediğinden ya da daha önceki inançlarının etkisiyle, bazı konularda ondan yüz çevirip, onun hükmüne tabi olmuyorlar diyor. Günümüzde de bu yapılmıyor mu sizce? Kur’an da her şey yazmaz, her konuda hüküm yoktur diyenler, hangi kitapları hakem olarak görüyorlar bugün lütfen hatırlayınız. 24. ayet ise çok ibret vericidir, şimdide ona bakalım.
Aliimran 24: Onların bu tutumları: Bize ateş, sadece sayılı günlerde dokunacaktır, demelerinin bir sonucudur. Onların vaktiyle uydurdukları şeyler de, dinleri hakkında kendilerini yanıltmıştır.
Bu ayeti okurken, lütfen günümüz inancını ve yapılan hataları da düşünelim. Bu gün inandığımız yanlışlar, geçmişte ki hurafe inançlara ne de güzel işaret ediyor. Kur’ana inandım diyen, ama bazen Rabbin ayetlerine değil, atalarından gelen rivayet inançlara göre amal edenler, Allahın ateşi bize fazla dokunmayacak, cehennemde biz fazla kalmayacağız, çünkü biz ona inanıyoruz nasıl olsa diyenlere bir cevap olarak, Rabbimin söyledikleri çok dikkat çekicidir.
(Onların vaktiyle uydurdukları şeyler de, dinleri hakkında kendilerini yanıltmıştır.)
İşte Kur’an, işte apaçık uyarıları, aklı olan her şeyi anlayacaktır. Onların Kur’an ın hiç bahsetmedikleri ve kendilerince uydurdukları rivayetlere inanmaları, kendilerini yanıltmıştır diyor Yaradan.
Bugünde günümüzde, ben Müslüman ım diyen hiç kimsenin, cehenneme gitmeyeceğini, peygamberimizin onların büyük günahlarına şefaat edeceğini söylemiyorlar mı? Demek ki aynı hatalar, katlanarak devam ediyor.
Devamındaki ayet, bu şekilde Kur’an dan uzaklaşan, Kur’an ın hükümlerine göre değil, beşerin itikatlarına uyanların sonu hakkında, bakın ne diyor?
Aliimran 25: Fakat onları, gelmesinde şüphe edilmeyen bir gün için topladığımız ve hiçbir haksızlığa uğramaksızın, herkese kazandığı şeyler tastamam ödendiği zaman, halleri nice olur.
Mahşer günü toplandığımızda, hesabın hiçbir haksızlığa uğramadan görüleceği gün, yalnız Kur’a nı hakem olarak görmeyenlerin başka hakemler ve delillerle dinlerini şekillendirenlerin halleri nice olur diyor, Yüce Rabbim. Sizce bu sözler bizleri nereye yönlendiriyor? Hangi kitabı hakem tutmamızı istiyor? Yorum ve karar sizlerin.
Şimdide gelelim geçmişteki dinlerin bozulmasının ve Rabbin en son din olarak gönderdiği KURAN ve peygamberimizin tebliğ ettiği İslam dininin durumuna. Acaba bizlerde daha önceki ümmetlerin durumuna mı düştük dersiniz? Peygamberimiz mahşer günü ümmetinin Kur’an ı devre dışı bıraktığını söyleyeceğine göre, sanırım içinde yaşadığımız İslam da, Rabbin emrettiği İslam olmasa gerek.
Bakın günümüzde bizlere Kur’an da her şey yoktur, O özet bilgidir, İslam ı doğru yaşamak istiyorsan, fıkıh kitaplarına bakacaksın demiyorlar m? Hani Allah, Aliimran 23. ayetinde bir sorun karşısında, hakem olarak KUR’ANA müracaat etmeyip, kendi atalarının inançlarına inanıyorlardı ya, lütfen hatırlayın, bizler de aynı hataları günümüzde çok sık yapıyoruz.
Evet bizlerde aynı hataları tekrarlıyoruz. Kur’an da her şey yoktur diyerek, Kur’an ın hüküm vermediği onlarca, hatta yüzlerce konularda rivayetleri hakem tutmuyor muyuz? Doğrusu bunu yapanlara, Kur’an dan referans almayanlara, Rabbim apaçık ne diyordu?
(herkese kazandığı şeyler tastamam ödendiği zaman, halleri nice olur.)
Allah bizleri bu durumdan korusun inşallah.
Ben Rabbin ayetlerinden anladıklarımı sizlere hatırlatıp, üzerinde sizlerin de düşünmenizi sağlamaya çalıştım. Allah yanlışlarımı affetsin. Günümüzdeki yaptığımız yanlışlarımıza işaret ederek, uyanık olmamız gerektiğini hatırlattım. Bende bir beşerim, elbette hata yaparım. Onun içindir ki ne benim söylediklerimi, nede din ve iman adına söylenenlere hemen inanmadan, Rabbin kitabına bizzat müracaat ediniz, onun süzgecinden, onun onayından geçiyorsa alınız.
Bizlerin yanında, hesap günü hiç kimse olmayacak, çünkü herkes hesabının telâşe sine düşecek. Ana, baba, kardeş bile biri birinden saklanacak ise, gelin bugünden aklın ve Kur’an ın yolundan gidelim. Onun içindir ki, gelin işi garantiye alalım.
Rabbim tek hüküm veren benim diyorsa, Kur’an ın vermediği hükümlere iltifat etmeyelim. Yine Rabbim şefaat tümden bana aittir diyorsa, yaptığımız yanlışlar için şefaatçiler aramaya çalışıp, kendimizi kandırmayalım.
Yukarıdaki ayeti hatırlayın lütfen, bize ateş sayılı günlerde dokunacaktır diyenler Kur’an a inananlar. Ama edindikleri yanlış bilgiler ve itikat, tıpkı günümüzde edindiğimiz bazı yanlış bilgilerin, bir benzeri değil mi?
Rabbim her yapılanın karşılığı verilecek diyorsa, kendimizi temize çıkarmanın yollarını aramak yerine, tertemiz olmanın yolunu arayalım.
Allah cümlemizi Kur’an nuruyla aydınlanan, onun ışığıyla yaşama çabası gösteren kulları arasına, bizleri de alması dileklerimle.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK.