Yüce dinimiz İslam, Müslümanları birbirlerinin kardeşleri olarak ilan etmiş ve onlara bu kardeşlik-lerini pekiştirecek, aralarındaki sevgi ve saygıyı artı-racak şeyleri emir ve tavsiye buyurmuştur. İnsanlar arasındaki sevgi ve saygının artışına sebep olan en önemli şeylerden birisi de ziyaretleşmelerdir. Ziya-retlerin dünyadaki faydalarının yanı sıra bir de ahirette insana kazandırdıkları vardır.
Ebu Hureyre (r.a.)'nin naklettiği bir hadis-i şerifte Peygamber(s.a.v.) Efendimiz şöyle buyururlar: “Adamın biri, bir başka köydeki (din) kardeşini zi-yaret etmek için yola çıktı. Allah Teâla, adamı gö-zetlemek için onun yolu üzerinde bir meleği görev-lendirdi. Adam meleğin yanına gelince, melek: “Ne-reye gidiyorsun?” dedi. Adam: “Şu (ileriki) köyde bir din kardeşim var, onu ziyarete gidiyorum.” ceva-bını verdi. Melek: “O adamdan elde etmek istediğin bir menfaatin mi var?” dedi. Adam: “Yok hayır, ben onu sırf Allah rızası için severim, onun için ziyaretine gidiyorum.” dedi. Bunun üzerine melek: “Sen onu nasıl seviyorsan, Allah da seni öylece seviyor. Ben, bu müjdeyi vermek için Allah Teâla'nın sana gön-derdiği elçisiyim, dedi.” (1)
Hani derler ya “Hem ziyaret, hem ticaret” diye. Eğer insanın kardeşini ziyaretteki amacı menfaatten ziyade Allah rızası olursa o ziyaret gerçek bir ahiret ticaretine dönüşüyor, insana Allah'ın sevgisini ve cenneti kazandırıyor. Herhalde en büyük ticaret de bu olsa gerektir. Ziyaretin ticarete dönüşmesi deyince böyle ahirete yönelik olanını anlamak ve aramak gerekir.
Yaşadığımız dünyada, günümüzde insanlar, maddi bir menfaat olmadan yerinden kıpırdamaz, başkaları için bir adım bile atmaz bir hale gelmiş-lerdir. Böylesine insanların çoğaldığı bir ortamda, sırf Allah rızası için, sevdiği için, bir arkadaşını, bir din kardeşini, bir dostunu ziyarete gitmek, hele bu-nun için uzak mesafeleri kat etmek, İslam'ın aradığı kardeşlik ilişkilerini canlandırma yolunda bir cihad anlamını taşır. Çünkü bu, Allah'ın rızasını kazanma-ya, bir müslümanın gönlünü hoş etmeye yönelik maddi karşılığı olmayan bir davranıştır. Aynı zaman-da “Olgun bir imanın varlığını” gösteren bir tavır-dır.(2)
Bu manevî kazancının yanı sıra ziyaretler; sevgi, saygı ve güven duygularını geliştiren, fertleri, birlik ve beraberlik içinde huzurlu bir şekilde yaşayan toplumların doğmasına da sebep olur. Müslümanlar ziyaretleşmeler neticesinde birbirlerini daha yakın-dan tanıma ve anlama imkanını bulurlar. Birbirleri-nin sıkıntılarını, dertlerini, problemlerini öğrenip çö-züme kavuşturmak için çareler ararlar. Sıkıntıların çözüm yollarını ve pek çok konuyu aralarında görü-şüp, istişare edip, birlikte karar verme imkanına sa-hip olurlar. Toplum içinde yalnız olmadıklarını, dert-leriyle, problemleriyle ilgilenen, onlara çözüm ve çareler arayan kardeşlerinin olduğunu bilirler, böy-lece geleceğe ümit ve güvenle bakarlar. Sevinç ve üzüntülü anlarında kendilerini ziyaret eden kardeş-lerini görmeleri, onlar için huzur kaynağı olur. Se-vinçlerini artırır, üzüntü ve sıkıntılarını azaltır. Ayrıca Müslümanların birbirlerine karşı hayır dualarını ço-ğaltır.
Bütün bu faydaları sebebiyledir ki, müslümanlar birbirlerini ziyaret için düğün, sünnet, hastalık, bay-ram, ölüm vs. gibi olayları tebrik, teselli veya taziye sebebiyle fırsat bilirler. Onun için ziyaretler; hasta ziyareti, nezaket ziyareti, bayram ziyareti, tebrik ziya-reti, taziye (başsağlığı) ziyareti gibi adlarla anılırlar. Kabirlere gidip ölenlerin arkasından “fatiha” oku-maya kabir ziyareti, umre veya hac için Mekke'ye gidip Harem-i Şerifi ziyaret etmeye de Kabe ziyareti denilmektedir. Müslümanın akrabalarını ziyaret etmesinin ise dinimizde önemli bir yeri ve özel bir adı vardır ki; ona “sıla-i rahim” denilir. Bütün bunlar bize İslam'da ziyaretin ve ziyaretleşmenin ne kadar önemli olduğunu gösterir. Ayrıca Peygamber (s.a.v.) Efendimizin ve sahabenin bu konuda gösterdikleri hassasiyet, ziyaret ve ziyaretleşmeye verdikleri önem de kaynaklarımızda çokça zikredilmiştir. Bu rivayetlerden; ziyaretlerin her birinin kendisine has âdâbının olduğu da anlaşılmaktadır.
ZİYARETLEŞMELERDE UYULMASI GEREKEN KURALLAR
Müslümanların, yapmaları gereken ziyaret hangi çeşit ziyaret olursa olsun, bu ziyareti gerçekleşti-rirken, bazı hususlara dikkat etmeleri, ziyaret âdâ-bını titizlikle yerine getirmeleri gerekir. Bu ziyaret âdâbına riayet edilmediği zaman, ziyaretten bekle-nen faydalar elde edilemez. Memnun edilmek iste-nen insanlar, bu kurallara uyulmadığı için belki de üzüntü ve sıkıntıya sokulmuş olurlar. Onun için İs-lam'ın ve onun yüce peygamberinin ziyaret husu-sunda ortaya koyduğu kurallara titizlikle uyulmalıdır ki, ziyaretten beklenen hayırlı neticeler elde edilsin.
1. Ziyaret için uygun zaman seçilmelidir. Uyku, yemek ve çalışma saatlerinde ziyarete gidilmez. Zaruret hali olurda bu saatlerde ziyaret yapılacaksa önceden haberdar edilir.
2. Temiz ve derli toplu bir kıyafet giyilir, başka-larını rahatsız edecek bir görünümle, kir- pas içinde dağınık bir vaziyette ziyarete gidilmez.
3. Ziyarete gidilmeden önce mümkünse ran-devu alınır. Ziyaret saati haber verilir, bu saate has-sasiyetle riayet edilir. Randevu alırken ziyaretin sü-resi, yemeğe kalınıp kalınmayacağı, kaç kişi ile ziya-retin yapılacağı ima ile de olsa bildirilir. Mesela: “15-20 dakika sizi ziyaret edeceğiz.” “Akşam falan kim-seyle size çay içmeye geleceğiz.” gibi.
4. Ziyarete gidilen eve kapı çalınarak, usulüne uygun şekilde izin istenerek, selam verilerek girilir. Ev sahibinin hal ve hatırı sorulur, sevinci veya ke-deri, sıkıntısı paylaşılır. Onu üzecek, sıkıntıya soka-cak şeylerden kaçınılır.
5. Ziyaret gerektiğinden fazla uzatılmaz. Ziya-retin güzel olanı, kısa olanıdır. Şartları müsait olma-yan birinin yanında gereğinden fazla kalarak onun “Şu adam da nereden çıktı?” veya “Buraya kazık çaktı.” gibi sözlerle günaha girmesine yol açmak doğru bir davranış değildir. Hadiste: “Bir Müslüma-nın din kardeşinin yanında onu günaha sokacak kadar kalması helal değildir…”(3) buyrulmuştur.
6. Ziyaret edilen yaşlı insanlar sabırla dinlenilir, onları üzecek davranışlarda bulunulmaz, güler yüz, tatlı sözle gönülleri hoş edilmeye çalışılır.
7. Eğer ziyaret hasta ziyareti ise; hastayı yoru-cu, moralini bozucu söz ve tavırlardan sakınılır. Zi-yaret mümkün mertebe kısa tutulur. Doktorun zi-yaretçiler hususundaki talimatlarına uyulur. Has-talık bulaşıcı bir hastalık değilse, Peygamber (s.a.v.)'in tavsiyesine uyularak eli onun eline veya alnına konularak: “Nasılsınız?” diye hatırı sorulur. (4) Hastaya bir isteği olup olmadığı sorularak ge-rekirse maddî yardımda bulunulur. Ona zarar ver-meyecekse yiyecek veya diğer hediyelerden götü-rülür. Onun acılarını, ıstıraplarını azaltacak teselli sözleri söylenir, çektiği ıstırapların derecesinin yük-selmesine sebep olacağı hatırlatılır. Onun için dua-lar edilir, ondan da dua etmesi istenir. Çünkü hasta-nın yapacağı dua makbuldür.
8. Uzaklık veya başka bir sebeple ziyaret edi-lemeyen eş dost, hısım- akrabadan bir başkasıyla selam gönderilerek, mektupla, telefonla gönülleri alınmalı, selam, sağlık ve şifa dilekleri iletilmelidir. Şüphesiz bu da ziyaret yerine geçecektir.
9. Kabirler ziyaret edilirken İslam'ın koyduğu kabir ziyareti âdâbına uyulmalı, bid'at ve hurafe-lerden uzak durulmalıdır.
10. Kutsal mekanlar da ziyaret edilirken Pey-gamber (s.a.v.) Efendimizin uyarıları dikkate alı-narak kuralları çerçevesinde yapılmalıdır.
Bütün bu kurallara uygun yapılan ziyaret ve ziyaretleşmeler müslümanlar açısından dünyevi kazançla birlikte uhrevi faydaları da temin eder ki, bu da Allah'ın rızasına ulaşıp O'nun sevgisini kazanmaktır. Öyleyse ziyaretleşmeleri artıralım, bu ziyaretlerle kardeşlerimizin gönlünü alırken, bir yandan da ahiret ticaretini yapmış olalım.
Selam ve dua ile…
(1) Müslim, Birr 38.
(2) Ebu Davud, Sünnet 15.
(3) Müslim, Lükata 15-16.
(4) Tecrid, 4/351.
Yasir Ünlü