Ayrıntılı Konu Bilgileri
Sayfa BaşlığıKonu: Ah Kam Hakkında Hadisler
Mesaj SayısıMesaj Sayısı: 0 cevap var
OkumaGösterim: 962
Google Özel Arama

Gönderen Konu: Ah Kam Hakkında Hadisler  (Okunma sayısı 962 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    sevdaligul

  • Administrator
  • *

  • İleti: 13121
  • Nerden: Konya
  • Rep: +6511/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • GüLe SeVDaLı Bir GeNç
    • MSN Messenger - sevdaligul@gmail.com
    • Profili Görüntüle GüLe SeVDaLı BiR GeNçLiK
  • Çevrimdışı
Ah Kam Hakkında Hadisler
« : 11 Ocak 2011, 15:55:58 »


 

* KAZA

ـ719 ـ6706 ـ2310 -حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ. ثَنَا يَعْلَى وَ أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ ا‘عْمَشِ عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ عَنْ أَبِي الْبَخْتَرِيِّ عَنْ عَلِيِّ؛ قَالَ: بَعَثَنِي رَسُولُ للَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى الْيَمَنِ. فَقُلْتُ: يَا رَسُولَ للَّهِ! تَبْعَثُنِى وَأنَا شَابٌّ أقْضِي بَيْنَهُمْ، وََ أدْرِيِ مَا الْقَضَاءُ؟ قَالَ: فَضَرَبَ بِيَدِهِ فِي صَدْرِي. ثُمَّ قَالَ: اللَّهُمْ اهْدِ قَلْبَهُ وَثَبِّتْ لِسَانَهُ. قَالَ: فَمَا شَكَكْتُ بَعْدُ فِي قَضَاءٍ بَيْنَ اثْنَيْنِ.فِي الزوائد: هَذَا إسناد رِجَاله ثقات إ أنه منقطع. قَالَ أَبُو حاتم: لم يسمع أَبُو البختريّ واسمه سَعِيدِ بن فيروز من عليّ ولم يدركه.قَالَ السندي: قلت: حديث علي رواه أَبُو دَاوُد بأسناد آخر. فكأنه عده من الزوائد نظرا إِلَى خصوص ا“سناد .

719. (2310) (6706)- Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm beni Yemen'e gönderdi. "Ey Allah'ın Resûlü dedim. Sen beni gönderiyorsun. Halbuki ben gencim ve aralarında dâvâlarını hükme bağlayacağım. Ben ise daha hükmetmeyi bilmiyorum!"

Ali devamla der ki: "Bunun üzerine Resûlullah eliyle göğsüme vurdu ve: "Allahım, kalbine hidayet, diline hakta sebat ver!" diye dua etti."

Ali der ki: "O günden sonra, iki kişi arasında verdiğim hiçbir hükümde tereddüd etmedim."

* RÜŞVET

ـ720 ـ6707 ـ2311 -حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ خََّدٍ الْبَاهِلِيُّ. ثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ القَطَّانِ. ثَنَا مُجَالِدٌ عَنْ عَامِرٍ، عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ؛ قَالَ: قَالَ رَسُولُ للَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَامِنْ حَاكِمِ يَحْكُمُ بَيْنَ النَّاسِ إَّ جَاءَ يَوْمَ القِيَامَةِ، وَمَلَكٌ آخِذٌ بِقَفَاهُ. ثُمَّ يَرْفَعُ رَأسَهُ إِلَى السَّمَاءِ. فإنْ قَالَ ألْقِهِ. ألْقَاهُ فِي مَهْوَاةٍ أرْبَعِينَ خَرِيفاً.فِي الزوائد: فِي إسناده مجالد وهو ضعيف .

720. (2311) (6707)- Abdullah (ibnu Mes'ud) radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Halk arasında hüküm veren hiç kimse yoktur ki, Kıyamet günü bir melek ensesinden tutmuş olarak onu getirmesin. Sonra melek başını semaya kaldırır. Eğer (meleğe): "Onu at!" diyen olursa melek onu cehennemin öyle derin bir çukuruna atar ki, kırk yılda o çukurun dibine varabilir."

* HAKİMİN HÜKMÜYLE HARAM HELAL OLMAZ

ـ721 ـ6708 ـ2318 -حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ. ثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بِشْرٍ. ثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَمْرٍو عَنْ أَبِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدُ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِي  هُرَيْرَةَ؛ قَالَ: قَالَ رَسُولُ للَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إنَّمَا أنَا بَشَرٌ. وَلَعَلَّ بَعْضَكُمْ أنْ يَكُونَ ألْحَنَ وَحُجَّتِهِ مِنْ بَعْضٍ. فَمَنْ قَطَعْتُ لَهُ مِنْ حَقِّ أخِيهِ قِطْعَةً. فَإنَّمَا أقْطَعُ لَهُ قِطْعَةً مِنَ النَّارِ.فِي الزوائد: إسناده صحيح. و رِجَالُهُ رجال الصحيح .

721. (2318) (6708)- Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Muhakkak ki ben bir insanım. Sizden bazısı, delilini beyanda diğerlerine nazaran daha belâgatlıdır. Bu sebeple, ben, kimin lehinde diğer kardeşimin hakkından bir parça kesersem, şüphesiz ona ateşten bir parça kesmiş olurum."

AÇIKLAMA:

Burada adaletin ehemmiyeti ve mekanizması tesbit edilmektedir. Şöyle ki: Hüküm delile, ikna edici açıklamaya göre verilecektir. Mahkemede davayı ikna kabiliyeti ileri olan kazanır. Bu işte ise, bazıları çok daha ileridir. Getirilen delile göre hükmedecek olan hakim, farkında olmadan haksız hüküm verebilir. Bu durumda, belagatıyla kardeşinin hakkından bir parça alan, ateşten bir parça almış olur. Mahkemede adaletten ayrılmamalıdır. Kur'ân-ı Kerim'de kendi veya anne babamız ve yakınlarımız aleyhine bile olsa şahitlikte haktan ayrılmamamız emredilmiştir (Nisa 135). Alimler, bu hadisi açıklarken, "hakimin hükmü gizli bir şeyi helal etmez ve haramı helal etmez" demişlerdir. Sadece Ebu Hanîfe, kâdı huzurunda iki yalancı şahitle kocasının kendisini boşadığını iddia eden kadının, durumunu bilen bu şahitlerle helal olacağını söylemiştir.

Hadiste Resûlullah'ın beşer olma vasfına da dikkat çekilmiştir. Gaybı, Allah bildirirse bilir. Onun dışında O da hükümlerini zahir delillere göre verir.

Hadiste geçen elhan'ı belagatlı diye tercüme ettik. İfadesini daha zekice yapan, daha ikna edici beyanda bulunan, böylece kendini haklı çıkarmaya muktedir olan manasında kullanılmıştır.

Hadiste, zahire göre hükmeden hâkim, yanlış bir hükümde bile bulunsa kendisine sorumluluk gelmeyeceği de ifade edilmiş olmaktadır.

* MAHKEMEDE YEMİN

ـ722 ـ6709 ـ2326 -حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، وَزَيْدُ بْنُ أخْزَمَ. قَاَ: ثَنَا الضَّحَّاكُ بْنُ مَخْلَدٍ. ثَنَا الْحَسَنُ ابْنُ يَزِيدَ بْنِ فَرَّوخَ. قَالَ مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، وَهُوَ أَبُو يُونُسَ الْقَوِيُّ، قَالَ: سَمِعْتُ أبَا سَلَمَةَ يَقُولُ: سَمِعْتُ أبَا  هُرَيْرَةَ يَقُولُ: قَالَ رَسُولُ للَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: َ يَحْلِفُ عِنْدَ هذَا الْمِنْبَرِ عَبْدٌ، وََ أمَةٌ، عَلَى يَمِينٍ آثِمَةٍ، وَلَوْ عَلَى سِوَاكٍ رَطْبٍ، إَّ وَجَبَتْ لَهُ النَّارُ.فِي الزوائد: إسناده صحيح، و رِجَالُهُ ثقات .

722. (2326) (6709)- Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Yaş bir misvak çubuğu için bile olsa, şu minberimin yanında bile bile yalan yere yemin eden hiçbir köle ve cariye yoktur ki ona cehennem vacib olmasın."

AÇIKLAMA:

Yeminin ağırlığını ihsasta, yemin edilecek yer ve zamanın seçimine dikkat edilmiştir. Ashabtan bazılarının Resûlullah'ın minberinde, Haceru'l-Esved'le Makam-ı İbrahim'in arasında ikindi namazından sonra, cum'a günü yemin ettirmişlerdir, Cumhûr bunun caiz olduğunu belirtmiştir.

* ÇALINMIŞ MALINI BULANIN ALMA HAKKI

ـ723 ـ6710 ـ2331 -حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ. ثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ. ثَنَا حَجَّاجٌ عَنْ سَعِيدِ بْنِ عُبَيْدِ بْنِ زَيْدِ ابْنِ عُقْبَةَ عَنْ أبِيهِ عَنْ سُمَرَةَ بْنِ جُنْدُبٍ؛ قَالَ: قَالَ رَسُولُ للَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِوَسَلَّمَ: إِذَا ضَاعَ لِلرَّجُلِ مَتَاعٌ، أَوْ سُرِقَ لَهُ مَتَاعٌ، فَوَجَدَهُ فِي يَدِ رَجُلٍ يَبِيعُهُ، فَهُوَ احَقٌّ بِهِ. وَيَرْجِعُ الْمُشْتَرِي عَلى الْبَائِعِ بِالثَّمَنِ.فِي الزوائد: روى بحضه أَبُو دَاوُد. وفي إسناده المصنف حجاج بن أبطاة وهو مدلس .

723. (2331) (6710)- Semure İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bir kimsenin bir eşyası kaybolsa veya çalınsa, sonra bunu bir adamın satmakta olduğunu görse, o mala sahibi ehaktır. Onu satın almış olan kimse satandan bedelini geri alır."

AÇIKLAMA: Hadis, malını yitiren veya çaldıran kimse, bu malı kimin elinde bulursa, herhangi bir ödeme yapmadan onu alma hakkına sahiptir. Malı elinde bulunduran kimse de, kimden satın almışsa, ödediği parayı geri alma hakkına sahiptir.

* BİRŞEYİ KIRAN HAKKINDA HÜKÜM

ـ724 ـ6711 ـ2333 -حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ. ثَنَا شَرِيكٌ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ قَيْسِ بْنِ وَهْبٍ عَنْ رَجُلٍ مِنْ بَنِي سُوأةَ قَالَ: قُلْتُ لِعَائِشَةَ: أخْبِرِينِي عَنْ خُلُقِ رَسُولِ للَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ. قَالَتْ: أوَمَا تَقْرأُ الْقُرآنَ-وَإنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ-؟قَالَتْ: كَانَ رَسُولُ للَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَعَ أَصْحَابِهِ. فَصَنَعْتَ لَهُ طَعَامًا. وَصَنَعَتْ لَهُ حَفْصَةُ طَعَامًا. قَالَتْ: فَسَبَقَتْنِي حَفْصَةُ. فَقُلْتُ لِلْجَارِيَةِ: انْطَلِقِي فَأكْفِيءِ قَصْعَتَهَا. فَلِحَقَتْهَا وَقَدْ هَمَّتْ أنْ تَضَعَ بَيْنَ يَدَيْ رَسُولِ للَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَأكْفَأتْهَا فَانْكَسَرَتِ الْقَصْعَةُ. وَالنْتَشَرَ الطَّعَامُ. قَالَتْ فَجَمَعَهَا رَسُولُ للَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَمَا فَيهَا مِنَ الطَّعَامِ عَلى النِطَعِ. فَأكَلُوا. ثُمَّ بَعَثَ بَقَصْعَتِي. فَدَفَعَهَا إِلَى حَفْصَةَ. فَقَالَ: خُذُوا ظَرْفاً مَكَانَ ظَرْفِكُمْ وَكُلُوا مَا فِيهَا قَالَتْ فَمَا رَأيْتُ ذلِكَ فِي وَجْهِ رَسُولِ للَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.فِي الزوائد:  إسناده ضعيف للجهالة بالتابعيُ .

724. (2333) (6711)- Benî Sûe kabilesinden bir adam anlatmıştır: "Ben Hz. Aişe radıyallahu anhâ'ya: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın ahlâkını bana haber ver!" demiştim. Şu cevapta bulundu: "Sen Kur'ân'ın

وَإنّكَ لَعَلَى خُلُقٍ عَظِيم

"Ve hiç şüphesiz sen pek yüce bir ahlâk üzerindesin" (Kalem 4) ayetini okumadın mı?"(Aişe radıyallahu anhâ sözüne devamla) dedi ki: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın (bir gün) ashabıyla birlikte (hücremde) idiler. Kendisine yemek yapmıştım. Hafsa da yemek yapmıştı. Ama yemeği hazırlamada Hafsa benden önce davrandı. Ben cariyeme: "Git Hafsa'nın yemeğini dök!" dedim. O(nun cariyesi) yemeği Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın önüne tam koyacağı sırada cariyem yetişip ona vurdu ve tabak kırıldı, yemek ortalığa dağıldı. Resûlullah çabuk davranıp (kırıkları) bir araya getirdi, deri sofra üzerine dökülen yemekleri topladı ve (ashabıyla) yediler. Sonra Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm benim kabımı (kırılana bedel, içindeki yemekle birlikte) Hafsa'ya gönderdi ve: "Kırılan kabınız yerine bu kabı alınız, içerisindeki yemeği de yiyiniz" buyurdu." Aişe devamla der ki: "Ben içlendiğim (bu densizliğe hak ettiğim gücenmenin izini) Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın mübarek yüzlerinde hiç görmedim."

* HATILINI KOMŞU DUVARA SAPLA

ـ725 ـ6712 ـ2336 -حَدَّثَنَا أَبُو بِشْرٍ، بَكْرِ بْنُ خَلَفٍ. ثَنَا أَبُو عَاصِمٍ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، عَنْ عَمْرِو ابْنِ دِينَارٍ أَنَّ هِشَامِ بْنَ يَحْيَى أخْبَرَهُ أَنَّ عِكْرِمَةَ بْنَ سَلَمَةَ أخْبَرَهُ أَنَّ أخَوَيْنِ مِنْ بَلْمُغِيرَةَ أعْتَقَ أحَدَهُمَا أنْ َ يَغْرِزَ خَشَباً فِي جِدَارِهِ. فَأقْبَلَ مُجَمِّعُ بْنُ يَزِيدَ وَرِجَالٌ كَثِيرٌ مِنَ ا‘نْصَارِ. فَقَالُوا: نَشْهَدُ أنْ رَسُولَ للَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: َ يَمْنَعْ أحَدَكُمْ جَارَهُ أنْ يَغْرِزَ خَشَبَةً فِي جِدَارِهِ فَقَالَ: يَا أخِي! إِنَّكَ مَقْفِئِ لَكَ عَلى وَقَدْ حَلَفْتُ فَاجْعَلْ أُسْطُوَاناً دُونَ حَائِطِي أوْ جِدَارِي. فَاجْعَلْ عَلَيْهِ خَشَبَكَ.فِي الزوائد: فِي إسناده هشام بن يَحْيَى بن العاص المخزوميّ، ذكره ابْنِ حبان فِي الثقات. و قَالَ الذهبي. مختلف فِيهِ. وعكرمة بن سلمة، لم أر من تكلم فِيهِ  بتجريح و توثيق. و قَالَ: وليس المجمع هَذَا عنغ المصنف و بقية الكتب سوى هَذَا الحديث .

725. (2336) (6712)- İkrime İbnu Seleme'den rivayet edildiğine göre: "Belmuğire'den iki kardeşten biri duvarının üzerine hatıl koydurmamaya köle azad etmek üzere yemin etti. Sonra Mücemmi' İbnu Yezid ile ensardan birçok kimse yanına gelip:

"Şehadet ederiz ki, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Hiçbiriniz komşusunun hatılını duvarına saplamasına mani olmasın" buyurdu" dediler. Adamcağız bunun üzerine: "Ey kardeşim! Senin lehinde benim aleyhimde hüküm verilmiş oldu. Ben (koydurmayacağım diye köle azadı üzerine) yemin etmiştim. Bari, sen benim duvarımın yanına bir direk koy ve hatılını bu direk üzerine at (böylece benim de yeminim bozulmasın)" dedi."

ـ726 ـ6713 ـ2337 -حَدَّثَنَا حَرْمَلَةُ بْنُ يَحْيَى. ثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ. أخْبَرَنِي ابْنُ لَهِيعَةَ عَنْ أَبِي ا‘سْوَدِ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ؛ أَنَّ النَّبِيّ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: »َ يَمْنَعْ أحَدُكُمْ جَارَهُ أنْ يَغْرِزَ خَشَبَةَ عَلَى جِدَارِهِ«.فِي الزوائد: فِي إسناده ابْنِ لهيعة وهو ضعيف .

726. (2337) (6713)- İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sizden kimse, duvarına, komşusunun hatıl saplamasına mâni olmasın."

AÇIKLAMA:

Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şehircilik siyasetinde komşu evlerin yan yana bitişmesi prensibi mevcuttur. Daha önce açıklandığı üzere, bu siyaset icabı, bir komşu ev yaparken, hatılını komşusunun duvarına saplamak isterse buna mani olunmamalıdır.

* YOLUN GENİŞLİĞİNDE İHTİLAF OLURSA

ـ727 ـ6714 ـ2339 -حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى وَ مُحَمَّدُ بْنُ عُمَرَ بْنُ هَيَّاجٍ. قَاَ: ثَنَا قَبِيصَةُ. ثَنَا سُفْيَانُ عَنْ سِمَاكٍ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ؛ قَالَ: قَالَ رَسُولُ للَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا اخْتَلَفْتُمْ فِي الطَّرِيقِ فَاجْعَلُوهُ سَبْعَةَ أذْرُعٍ .

727. (2339) (6714)- İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Yolun (genişliği hususunda) ihtilafa düşerseniz yedi zira' yapın."

AÇIKLAMA:

Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şehircilik meselelerine de yer vermiştir. Bu cümleden olarak yollarla da ilgili beyanlarda bulunmuştur. Şarihler, tarla ve bağ arasında az geçilen yolların, komşular arasında anlaşmaya tâbi olarak daha geniş veya daha dar olabileceğini, hadiste gelen "yedi zirâ" rakamının, ihtilaf halinde vaz' edileceğini, keza çok geniş olan bir yolu hiç kimsenin istilaya hakkı olmadığını belirtirler.

İbnu Hacer'in de belirttiği üzere, yedi zirâlık genişlikten maksat, yüklü olarak (taşıtların) rahatça gidip gelmesini-sağlayacak, lüzumu halinde zarurî eşyaların kapı önüne bırakılmasına imkân verecek genişliktir. Bu miktar ammenin menfaatına tahsis edilen miktar olması hasebiyle yol daha geniş olmadığı taktirde, daralmaya meydan vermemek için oturmak, satış vs. için işgal etmek yasaklanmıştır.

Şunu da kaydedelim ki, her devrin nakil vasıtalarına göre mezkur rakamın değiştirileceği şârihlerin ifadesinden anlaşılmaktadır. Nitekim Hz. Ömer zamanında Basra ve Kûfe şehirleri kurulurken ana caddeler 20, tâli sokaklar 9 zirâ olarak planlanmıştır. Böylece, hadiste gelen rakamların bağlayıcı olmadığı, bizzat ashabın tatbikatından anlaşılmıştır.

* ZARARA ZARARLA MUKABELE YOK

ـ728 ـ6715 ـ2340 -حَدَّثَنَا عَبْدُ رَبِّهِ بْنُ خَالِدٍ النُّمَيْرِيُّ أَبُو الْمُفَلِّسِ. ثَنَا فُضَيْلُ بْنُ سُلَيْمَانَ. ثَنَا مُوسَى بْنُ عُقْبَةَ. ثَنَا إسْحَاقُ بْنُ يَحْيَى بْنِ الْوَلِيدِ عَنْ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ؛ أَنَّ رَسُولَ للَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَضَى أنْ َ ضَرَرَ وََ ضِرَارَ.فِي الزوائد: فِي حديث عبادة هَذَا إسناد رِجَالُهُ ثقات إ أنه منقطع، ‘ن اسحاق بن الوليد قَالَ الترمذي و ابْنِ عدي: لم يدرك عبادة بن الصامت. و قَالَ البخاري: لم يلق عبادة .

728. (2340) (6715)- Ubade İbnu's-Sâmit ve İbnu Abbâs radıyallahu anhüm anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle hükmetmiştir: "Zarara sokmak ve zarara karşı zarar vermek yoktur."

AÇIKLAMA: :

Dinimiz, kimsenin kimseye zarar vermemesini emreder. Bu yasağa rağmen zarar veren olursa, zarar gören intikam almak üzere mukabil bir zarar vermemelidir. Hadisteki

وََ ضِرَارَ

bunu ifade eder. Münâvî, zarar görenin zarar vermesi değil, affetmesi gereğini belirtir. Alimler ضِرَارَ kelimesinde müşâreke yani, iki kişinin birbirine zarar verme mânasının varlığına dikkat çekerler. Bu yasaklanmış olunca, zarara uğrayan, intikam almanın caiz olduğuna hükmederek öbürüne tecavüz edip zarar vermemelidir. Ona düşen aftır, affetmezse zararını meşru yollarla tazmin ettirir. Tazmin suretiyle hakkını telif, öbür tarafa zarar sayılmaz. Böyle olunca

وََ ضِرَارَ

'ın hükmü gerçekleşmiş olur.

* ZİLYED

ـ729 ـ6716 ـ2343 -حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ، وَعَمَّارُ بْنُ خَالِدٍ الْوَاسِطِيُّ. قَاَ: ثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ عَيَّاشٍ عَنْ دَهْثَمِ بْنِ قُرَّانٍ عَنْ نِمْرَانَ بْنِ جَارِيَةَ عَنْ أبِيهِ؛ أَنَّ قَوْماً اخْتَصَمُوا إِلَى النَّبِيّ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي حُصِّ كَانَ بَيْنَهُمْ. فَبَعَثَ حُذَيْفَةَ يَقْضِى بَيْنَهُمْ فَقَضَىلِلَّذِينَ يَلِيهِمُ الْقِمْطُ. فَلَمَّا رَجَعَ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أخْبَرَهُ فَقَالَ: أصَبْتَ وَأحْسَنْتَ.فِي الزوائد: نمران بن جارية ذكره ابْنِ حبان فِي الثقات. و قَالَ ابْنِ القطان: حاله مجهول. قَالَ السندي: قلت دهثم بن قران تركوه وشذ ابْنِ حبان فِي ذكره فِي الثقات .

729. (2343) (6716)- Câriye (İbnu Zafer el-Hanefi) radıyallahu anh anlatıyor: "Bir grup insan, aralarında yer alan ve sazlıktan mâmul bir çardağın mülkiyeti hakkındaki ihtilaflarını çözdürmek üzere Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a başvurdular. Aleyhissalâtu vesselâm, onlara, meselelerini çözmesi için Huzeyfe radıyallahu anh'ı gönderdi. Huzeyfe gidince, kulübe kamışlarını bağlayan ipin tesbit edildiği yere daha yakın olanlar lehinde hükmetti. Huzeyfe, Aleyhissalâtu vesselâm'ın yanına dönünce nasıl hükmettiğini haber verdi. Aleyhissalâtu vesselâm: "İsabet ettin ve güzel hükmettin!" buyurarak taktirlerini ifade etti."

AÇIKLAMA:

Böylesi ihtilaflı meselelerde, "zilyed"lik esası vardır. Yani, ihtilafa mevzu olan mal kimin elinde veya daha yakınında ise, yemin mukabilinde mal onun sayılır. Öbür tarafa aksini delillerle isbat düşer. Hadiste görülmüyor ise de, Hz. Huzeyfe, kulübeyi, yakın olanlara hükmederken, onlara, kulübenin kendilerine ait olduğuna dair yemin ettirmiş olmalıdır.

* KÂİF

ـ730 ـ6717 ـ2350 -حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى. ثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ. ثَنَا إسْرَائِيلُ. ثَنَا سِمَاكٌ بْنُ حَرْبٍ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ؛ أَنَّ قُرَيْشاً أتُوأُ امْرَأةً كَاهِنَةً. فَقَالُوَا لَهَا: أخْبِرِينَا أشْبَهَنَا أثَراً بِصَاحِبِ الْمَقَامِ. فَقَالَتْ: إنْ أنْتُمْ جَرَرْتُمْ كِسَاءٍ. ثُمَّ مَشى النَّاسُ عَلَيْهَا. فأَبْصَرَتْ أثَرَ رَسُولِ للَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ. فَقَالَت: هذَا أقْرَبُكُمْ إلَيْهِ شَبَهاً. ثُمَّ مَكَثُوا بَعْدَ ذلِكَ عِشْرِينَ سَنَةً، أوْ مَا شَاءَ اللَّهُ ثُمَّ بَعَثَ اللَّهُ مُحَمَّدا صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.فِي الزوائد: إسناده صحيح، و رِجَالُهُ ثقات .

730. (2350) (6717)- İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Kureyşliler kâhine bir kadına gelip: "(Hz. İbrahim aleyhisselâm'ın ayak izinin bulunduğu bilinen Makam-ı İbrahim'deki taşı kastederek) şu makam sahibine, iz yönüyle en çok benzeyeni bize bildir!" dediler. Kâhine:

"Suyun sürüklediği kum kadar ince olan şu toprak üzerine bir bez yayıp sonra da üzerinden yürürseniz, ben istediğinizi haber veririm!" dedi. Söylendiği gibi bir bez yaydılar, sonra halk üzerinde yürüdü. Kâhine kadın Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın  ayak izini görünce: "Ona benzemede bu, en ileri olanınız!" dedi. Bu hadiseden sonra yirmi yıl -veya Allah'ın dilediği- kadar bir zaman geçince Allah Teâla hazretleri, Muhammed Mustafa'yı peygamber olarak gönderdi."

* ÇOCUĞA EBEVEYN HAKKINDA MUHAYYERLİK

ـ731 ـ6718 ـ2352 -حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ. ثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عُلَيَّةَ عَنْ عُثْمَانَ الْبَتِّيِ عَنْ عَبْدِ الْحَمِيدِ بْنِ سَلَمَةَ عَنْ أبِيهِ عَنْ جَدِّهِ؛ أَنَّ أبَوَيْهِ اخْتَصَمَا إِلَى النَّبِيّ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ. أحَدُهُمَا كَافِرٌ وَاŒخَرُ مُسْلِمٌ. فَخَيَّرَهُ فَتَوجَّهَ إِلَى الْكَافِرِ. فَقَالَ: اللَّهُمَّ اهْدِهِ. فَتَوجَّهَ إِلَى الْمُسْلِمِ. فَقَضَى لَهُ بِهِ.فِي الزوائد: إسناده ضعيف. قَالَ الدراقطني: عبد الحميد بن سلمة وأبوه وجده  يعرفون .

731. (2352) (6718)- Abdülhamîd İbnu Seleme'nin dedesi radıyallahu anh anlatıyor: "(Boşanan) annesi ile babası, kendisini yanında tutmak hususunda ihtilafa düşerek, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a başvurdular. Bunlardan biri kâfir, diğeri müslüman idiler. Aleyhissalâtu vesselâm çocuğu (anne veya babadan birini seçmede) muhayyer bıraktı. Çocuk kâfir olanı tercih etmişti ki, Aleyhissalâtu vesselâm: "Allahım, onu doğruya yönelt!" diye dua buyurdu. Bunun üzerine çocuk müslüman olana yöneldi. Böylece çocuğu müslüman olana verdi."

NOT: Bu husus Hidane bahsinde açıklandı.

* MALINA ZARAR VERENE TASARRUF YASAĞI

 ـ732 ـ6719 ـ2355 -حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ. ثَنَا عَبْدُ ا‘عْلَي عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إسْحَاقَ عَنْ مُحَمَّدِ ابْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانٍ قَالَ: هُوَ جَدِّي مُنْقِذُ بْنُ عَمْرٍو. وَ كَانَ رَجًُ قَدْ أصَابَتْهُ آمَّةٌ فِي رَأسِهِ فَكَسَرَتْ لِسَانَهُ. وَكَانَ َ يَدَعُ عَلى ذلِكَ التِّجَارَةَ. وَكَانَ َ يَزَالُ يُغْبَنُ. فَإتَى النَّبِيِّ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَذكَرَ ذلِكَ لَهُ. فَقَالَ لَهُ إِذَا أنْتَ بَايَعْتَ فَقُلْ: َ خَِبَةَ. ثُمَّ أنْتَ فِي كُلِّ سِلْعَةٍ ابْتَعْتَهَا بِالْخِيَارِ ثَثَ لِيَالٍ.فَإنْ رَضِيْتَ فَأمْسِكْ وَإنْ سَخِطْتَ فَاردُدْهَا عَلى صَاحِبِهَا.فِي الزوائد: فِي إسناده محمّد بن اسحاق وهو مدلس وقد عنعنه .

732. (2355) (6719)- Muhammed İbnu Yahya İbnu Habbân radıyallahu anh anlatıyor: "O benim dedem Munkız İbnu Amr'dır. (Bir savaşta başından derin bir yara almıştı. Bu yara onun dilini kırmıştı (normal konuşamıyordu). Buna rağmen o, ticareti bırakmamıştı. Alış-verişte hep aldatılırdı. Bunun üzerine Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek durumunu anlattı. Aleyhissalâtu vesselâm: "Sen alış-veriş edince: "(Dinimizde) aldatma yok!" de! Ayrıca sen, satın aldığın her malı geri verme hususunda üç geceye kadar muhayyersin. (Bu üç günlük muhayyerlik müddetinden) sonra rızan varsa malı tut, yoksa malı sahibine geri ver" buyurdu."

AÇIKLAMA:

Burada Resûlullah'a müracaat eden zatın kim olduğu rivayette net değildir, bu sebeple âlimler ihtilaf etmiştir. Bizim için hadisin fıkıh yönü mühimdir. Hadisin zahiri, "piyasayı iyi bilmeyen bir kimsenin, satın aldığı malı geri verme hususunda üç günlük muhayyerlik hakkı olduğunu" ifade eder. Ancak bu şekilde sadece Ahmed İbnu Hanbel ve bir kısım Mâlikîler hükmetmiştir. Hanefiler, Şâfiîler ve cumhûr "hadis muayyen bir şahısla ilgilidir" diyerek, hükmünü amelde esas tutmamışlardır. Bunlar "Satın alınan bir malda aldandığını sonradan anlayan kimse, malı geri veremez" derler. Ancak kusurlu malın kusuru gizlenmişse bu hariç, bunu geri verebilir. Alimler ayrıca "Satış sırasında muhayyerlik şartı konabilir" demiştir. Ebu Hanîfe, Şâfi'î, Züfer bu muhayyerlik müddetini üç günle sınırlarlar. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed "bir iki ay olabilir" demiştir.

* MÜFLİS

ـ733 ـ6720 ـ2357 -حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ. ثَنَا أَبُو عَاصِمٍ. ثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُسْلِمٍ بْنِ هُرْمُزٍ، عَنْ سَلَمَةَ الْمَكِّيِّ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ؛ أَنَّ رَسُولَ للَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ  خَلَعَ مُعَاذَ بْنَ جَبَلٍ مِنْ غَرَمَائِهِ ثُمَّ اِسْتَعْمَلَهُ
Aklımdaki sensin
Fikrimdeki Sen
Sen tekderdimsin
Gülüm Benim


Paylaş delicious Paylaş digg Paylaş facebook Paylaş furl Paylaş linkedin Paylaş myspace Paylaş reddit Paylaş stumble Paylaş technorati Paylaş twitter
 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
2 Yanıt
1637 Gösterim
Son İleti 18 Ocak 2008, 21:48:58
Gönderen: ђ๏Ŧєєz
0 Yanıt
2456 Gösterim
Son İleti 18 Ocak 2008, 21:30:32
Gönderen: sevdaligul
0 Yanıt
963 Gösterim
Son İleti 13 Şubat 2010, 15:19:09
Gönderen: sevdaligul
0 Yanıt
944 Gösterim
Son İleti 11 Ocak 2011, 15:56:55
Gönderen: sevdaligul
0 Yanıt
917 Gösterim
Son İleti 06 Mart 2011, 20:27:28
Gönderen: sevdaligul