Ayrıntılı Konu Bilgileri
Sayfa BaşlığıKonu: Adiyat Süresi Tefsiri
Mesaj SayısıMesaj Sayısı: 0 cevap var
OkumaGösterim: 2081
Google Özel Arama

Gönderen Konu: Adiyat Süresi Tefsiri  (Okunma sayısı 2081 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

    sevdaligul

  • Administrator
  • *

  • İleti: 13121
  • Nerden: Konya
  • Rep: +6511/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • GüLe SeVDaLı Bir GeNç
    • MSN Messenger - sevdaligul@gmail.com
    • Profili Görüntüle GüLe SeVDaLı BiR GeNçLiK
  • Çevrimdışı
Adiyat Süresi Tefsiri
« : 15 Şubat 2008, 22:52:48 »


 

Ayetlerin meali:

 

1 – 5- Soluk soluğa koşanlara,

sonra, ateş saçanlara,

sonra, sabahtan baskın yapanlara,

derken orada tozu dumana katanlara,

sonra, bir topluluğun orta yerine kadar dalanlara

kasem olsun ki …

6- Kesinlikle insan Rabbine karşı çok nankördür.

7- Ve gerçekten, kendisi de buna şahittir.

8- Muhakkak o, hayır sevgisinden dolayı çok katıdır.

9 – 11- Hâlâ (insan), kabirlerde olanların dışa atıldığı,

göğüslerde olanların derlenip devşirildiği zaman, hiç şüphesiz o gün,

Rablerinin, onlara, gerçekten haberdar olduğunu bilmez mi?


Ayetlerin tefsiri:

 

Adiyat suresi, Mekke’de 14. sırada inmiştir. Bu surenin doğru anlaşılabilmesi için önce sureyi meydana getiren cümlelerin yapıları ve anlamları arasındaki uyum dikkate alınmalıdır. Surenin ilk sekiz ayeti, bir kasem cümlesi oluşturmuştur. 1 ilâ 5. ayetler bu cümlenin kasem (yemin) bölümünü, 6 ilâ 8. ayetler de kasemin cevap bölümünü teşkil etmektedir. 9 ilâ 11. ayetlerde ise uyarılar yer almaktadır.

Bu yapıyı dikkate alarak yorumladığımızda bu sure; gözü dönmüş çıkarcıların haram-helal demeden, hesaba çekileceklerini düşünmeden nasıl mal edindiklerini, bu imansız çıkarcıların Rablerine karşı nankör olduklarını, ama mahşer gününde Allah’ın, yaptıkları acımasızlıkları onların yüzlerine vuracağını ve onları cezalandıracağını bildirmektedir.

1 – 5. Ayetler:

 

Soluk soluğa koşanlara,

sonra, ateş saçanlara,

sonra, sabahtan baskın yapanlara,

derken orada tozu dumana katanlara,

sonra, bir topluluğun orta yerine kadar dalanlara

 

Klâsik meal ve tefsirlerde, ayetlere parantez içi ilâveler yapılmış ve sure, yukarıda açıkladığımız uyum aranmadan, daha çok İbn-i Abbas’tan yapılan nakiller dikkate alınarak yorumlanmıştır. Örnek olarak “soluk soluğa koşanlar” ayeti ile develerin koşmalarının kastedildiğini söyleyenler olduğu gibi, bu koşanların Allah yolunda baskın yapanların atları olduğunu söyleyenler de olmuştur. Kimileri de İslâm’ın ilk savaşı olan Bedir savaşında Müslümanların sadece iki atının olduğu yolundaki rivayete dayanarak, bu ayette atların kastedilmiş olamayacağını; “soluk soluğa koşanlar”ın, Arafat’tan Müzdelife’ye, oradan da Mina’ya koşan insanlar olduğunu ileri sürmüşlerdir. Keza, “tozu dumana katanlar” deyimini, hacc veya savaş esnasında hayvanın ayağını bastığı yerden çıkan toz ve duman olarak anlayanlar olduğu gibi; ilk beş ayetin, Allah yolunda savaşanların kâfirlere karşı baskın vermelerini, tozu dumana katarak onların arasına daldıklarını anlattığını iddia edenler de olmuştur.

Bu nakillere dayanan yorumlarda hemen göze çarpan bazı yanlışlar ve mantıksızlıklar vardır. Meselâ bu surenin indiği dönemde Hacc vazifesi henüz emredilmemişti, ortada ne Arafat vakfesi, ne Müzdelife, ne de Mina vardı. Bunlar Medine dönemine ait hükümler olup bu ayetlere açıklama olarak getirilmesi, tarihî bir yanlıştır. Ya da “ضبح dabh” sözcüğü, sadece ve sadece “koşan atın çıkardığı nefes sesi” demek iken, “والعاديات ضبحا Ve l-Adiyatı dabhan” ifadesinden “deve”nin anlaşılması da çok belirgin bir dilbilgisi yanlışıdır. Bu yanlışların yanı sıra “فالموريات قدحا felmûriyatı gadhan (kıvılcım saçan)” ifadesi, “nalların taşlara çarpması sonucu oluşan kıvılcım” anlamına gelirken, koşanların “deve”ler olduğunun söylenmesi, “nal” ile “deve”yi yan yana koyan bir mantıksızlık örneğidir.

Bize göre, sureyi yorumlamaya başlamadan önce şu tespitlerin yapılmasında yarar vardır:

İlk olarak, 1. ayette geçen “ضبح dabh” sözcüğü, koşanların “at” olduğunu göstermektedir. 2 ilâ 5. ayetlerde anlatılanlar da, bu 1. ayetteki soluk soluğa koşan atların ortaya çıkardığı, sebebiyet verdiği neticelerdir. Nitekim 2 ilâ 5. ayetlerde “ف fe” bağlacı kullanılmıştır ki, bu bağlaç hem cümlenin devam ettiğini, hem de ifadeler arasında sebep-sonuç/ nedensellik ilişkisi olduğunu gösterir.

İkinci olarak, kasem cümlesinin; cevap bölümünü oluşturan 6 ilâ 8. ayetler ile, kasem bölümünü oluşturan 1 ilâ 5. ayetler arasında anlam bakımından herhangi bir çelişki olmaması gerekir. Cümlenin cevap bölümü olan 6 ilâ 8. ayetlerde “Kesinlikle insan Rabbine karşı çok nankördür” denildiğine göre, 1 ilâ 5. ayetlerde sözü edilen “koşan atlar”ın, “Allah yolundaki savaşlarda koşan atlar” olması mümkün değildir. Çünkü bu takdirde; Allah yolundaki savaşlarda koşan atlara ve bu savaşlarda ortaya çıkan görüntülere 1 ilâ 5. ayetlerde dikkat çekildikten sonra, 6 ilâ 8. ayetlerde ise insanın nankörlüğü dile getirilmiş olmakta yani, cümlenin yemin bölümü ile cevap bölümü arasında bir anlam uyuşmazlığı, bir mantıksızlık ortaya çıkmaktadır. Bu durum aynen “senin dindarlığına, dürüstlüğüne, çalışkanlığına bakılırsa sen çok kötü bir insansın” ifadesindeki mantıksızlığa benzemektedir. Oysa doğru mantık, bu cümlenin sonunun “sen iyi bir insansın” şeklinde bitmesini gerektirir. Sureye dönecek olursak, 6 ilâ 8. ayetlerde nankörlük vurgulandığına göre 1 ilâ 5. ayetler kötü insanların davranışlarını anlatıyor olmalıdır. Başka bir ifade ile, cümlenin cevap bölümünde Rablerine karşı nankör oldukları açıklanan insanların nankörlüklerinin kanıtı, cümlenin kasem bölümünde gösterilmekte ve kanıt olarak, bu insanların menfaat hırsıyla, gözleri dönmüşçesine yaptıkları talan, kapkaç, vurgun, soygun gibi kötü davranışları sıralanmaktadır.

Bu tespitler ışığı altında 1 ilâ 5. ayetlerde bize göre; çıkar sağlamak, vurgun vurmak, talan etmek, kapkaç yapmak, çapulculuk yapmak için gözü dönmüş insanların, henüz günün başlangıcında, iyi koşan ve nal vuruşlarıyla kıvılcım çıkartan atlarla baskınlar yapmaları ve baskın verdikleri topluluğun ortasına tozu dumana katarak dalmaları anlatılmaktadır. İmansız insanların genel karakteri olan bu davranışlar, her zaman ve zeminde aynı özellikleri gösterir. Bu davranışlar eski çağlarda ayette canlandırıldığı şekilde, atlarla ve küçük topluluklara yönelik olmuştur. Günümüzde ise, ateş ve ölüm saçan jetlerle, füzelerle, tanklarla, uçak gemileriyle olmakta ve bir ülkenin işgal ve talan edilmesi, bir milletin çeşitli kargaşalar (toz-duman) içine itilmesi biçiminde tezahür etmektedir.

 

Kasem olsun ki …

 

İşte, insanlar tarafından oluşturulan bu görüntülere 1 ilâ 5. ayetlerde dikkat çekilmekte ve bu gerçekler, kasem cümlesinin cevap bölümünde söylenenlere kanıt gösterilmektedir: “İnsanların ortaya koyduğu bu görüntüler kanıttır ki …”

6 – 8. Ayetler:

 

Kesinlikle insan Rabbine karşı çok nankördür.

Ve gerçekten, kendisi de buna şahittir.

Muhakkak o, hayır sevgisinden dolayı çok katıdır.

 

Suredeki genel ifade akışı, insan karakterini anlatmaya yönelik olup, bu ayetlerde de yine insanoğlunun genel karakteri gözler önüne serilmektedir. Hatırlanacak olursa, insanın genel karakter tanımına Fecr suresinin 15 – 20. ayetlerinde de yer verilmiş ve şunlar söylenmiş idi:

Fecr; 15: İnsana gelince, Rabbi onu her ne zaman imtihan edip de kendisine ikramda bulunur, nimetler verirse: “Rabbim bana ikram etti” der.

Fecr; 16: Ama her ne zaman da sınayıp rızkını daraltırsa: “Rabbim beni aşağıladı” der.

Fecr; 17 – 20: Hayır… Hayır… Doğrusu siz yetimi kerimleştirmiyorsunuz.

Yoksulun yiyeceği üzerine teşvikleşmiyorsunuz.

Oysa mirası dermecesine öyle bir yiyiş yiyorsunuz ki!

Malı öyle bir seviş seviyorsunuz ki, yığmacasına!

 

Adiyat suresi, bu ifadeleri hem pekiştirmiş, hem fütursuzca biriktirilen ve fütursuzca yenilen malların hangi yollardan elde edildiğini açıklamış, hem de bu yollarda sergilenen gözü dönmüş insan davranışlarını, insanın nankörlüğünün kanıtı olarak ilân etmiştir.

Sözlük anlamı, “haktan ve hayırdan men etmek, başkalarını uzaklaştırmak” olan “كنود künud” sözcüğü ile aynı kökten türemiş olan ve Türkçe’ye “nankör” olarak çevirdiğimiz “كنود kenud” sözcüğü, kısaca, “üzerinde bulunduğu şeyi engelleyen” demektir. Bu sözcük; “cimri, başkalarıyla paylaşmayan, tek başına yiyen, başına gelen mihnetleri durmadan sayıp döken, Rabbine saygısızlık eden ve Rabbinin verdiği nimetleri, rahatlığı unutan” kimseler için kullanılır. Sözcüğün “ارض كنود arz-ı kenud” şeklindeki tamlaması da, “üstünde hiçbir şey bitmeyen toprak” anlamına gelir. Ancak bu sözcüğün 6. ayetteki kullanımı, yukarıdaki anlamlara ilâveten, 9 ilâ 11. ayetlerden anladığımıza göre, gerçeklerin üzerini örtmek anlamına gelen “küfür” boyutunu da içermektedir. Çünkü 7. ayette nankörlük kanıtı olan davranışlarının bilincinde olduğu bildirilen insanın, 11. ayette söylendiği gibi, kendisinin de itiraf ettiği bu gerçekleri Allah’tan gizleyebileceğini düşünerek bilmezden gelmesi, tam bir “küfür” örneğidir.

9 – 11. Ayetler:

 

Hâlâ (insan), kabirlerde olanların dışa atıldığı,

göğüslerde olanların derlenip devşirildiği zaman, hiç şüphesiz o gün,

Rablerinin, onlara, gerçekten haberdar olduğunu bilmez mi?


Bu ayetlere, Allah’a dönüş ve mahşerde hesap verme konusuna dönülmüş ve insanlara hatırlatmada bulunulmuştur.

Bu ayet örnek alınarak, insanların tuğyandan, haksız yolla mal kazanmaktan ve bu malı kazanırken başkalarını sömürmekten uzak kalmalarını sağlamak için, her insana kendisinin bir Yaratan’ı ve Rabbi olduğu ve mutlaka O’na dönüp hesap vereceği öğretilmelidir. İnsanlığı hüsrandan kurtaracak yegâne yol ve uyarı budur.

alıntı
Aklımdaki sensin
Fikrimdeki Sen
Sen tekderdimsin
Gülüm Benim


Paylaş delicious Paylaş digg Paylaş facebook Paylaş furl Paylaş linkedin Paylaş myspace Paylaş reddit Paylaş stumble Paylaş technorati Paylaş twitter
 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son İleti
8 Yanıt
1814 Gösterim
Son İleti 21 Kasım 2010, 08:26:27
Gönderen: sevdaligul
0 Yanıt
917 Gösterim
Son İleti 03 Eylül 2011, 09:24:08
Gönderen: sevdaligul
0 Yanıt
380 Gösterim
Son İleti 08 Haziran 2015, 13:40:45
Gönderen: b.a.f.
0 Yanıt
338 Gösterim
Son İleti 08 Haziran 2015, 15:35:05
Gönderen: b.a.f.
0 Yanıt
137 Gösterim
Son İleti 25 Mayıs 2021, 22:31:11
Gönderen: alpacino0092