Kızıl komünist ve ateist olarak ABD üniversitesine gitmesinin mantığı düşmanı yakından tanımaktı. Ama orada farklı bir şey keşfetti ve ülkesine Müslüman olarak döndü. Tanıyabildiniz mi?
Hürriyet gazetesindeki köşe yazıları ve romanlarından tanıdığımız ünlü gazeteci Cüneyt Ülsever, "Marksist ve Allah'a inançsız gittiğim ABD'den liberal ve Müslüman olarak döndüm" diyor ve daha sonra hayatında çok şeyin değiştiğini anlatıyor.
Ülsever, "Bunları 10 sene önce söylemezdim" diyerek siyasi görüşlerinden özel hayatına kadar pek çok mahremini gözler önüne serdi. Cinselliğe ve sevgiye bakışını da anlatan Ülsever, eşine nasıl aşık olduğunu anlatmayı da ihmal etmiyor.
Hayykitap yayınlarının “Söyleyecek Sözü Kalanlar” dizisi Cüneyt Ülsever’le yapılan söyleşiden oluşan "Türkiye'ye ne olacak?" adlı kitapla sürüyor. Cüneyt Ülsever’i çocukluğundan bugüne tüm yönleriyle tanıma fırsatı bulduğumuz Kitapta bir tanesi bu haberle birlikte yayınlanan (babası ile Harvard üniversitesinin bahçesinde) çocukluğundan bugüne kadar 13 özel fotoğraf da siyaz beyaz olarak okura sunuluyor.
:
KÜRŞAT OĞUZ'UN SORULARINI CEVAPLANDIRDI
Kürşad Oğuz'un sorularını cevaplayan Cüneyt Ülsever, kitapta şu sorulara cevap veriyor. "Ergenekon davası nereye uzanmalı? PKK, DTP, TRT Şeş üçgeninde Kürt sorunu çözülür mü? Kim terörist, kim değil? 1 Mart tezkeresinden sonra ABD Türk Silahlı Kuvvetleri’ni neden ve nasıl sildi? Obama ve ABD şimdi Türkiye’den ne istiyor? Küresel kriz dünyayı nereye götürecek? ‘Yeni dünya düzeni’nde hangi ülkeler masada olacak? Bu düzende Türkiye’nin yeri ne? 20 yıl sonra dünyanın ekseni nasıl Doğu’ya kayacak? Yeni çatışma noktaları neler olacak? Yerel seçim sonuçları siyaseti nasıl şekillendirecek? AKP ve Başbakan Erdoğan’ı nasıl bir gelecek bekliyor? Turgut Özal’lı, Mesut Yılmaz’lı, Recep Tayyip Erdoğan’lı yıllar neler getirdi, neler götürdü? Cumhuriyet, sağlam temeller üzerine kuruldu mu? 28 Şubat’ı kim yaptı, nerede yanıldılar? Doğan medyası nerede hata yaptı? Türkiye’deki temel çatışma muhafazakâr burjuvazi ile İstanbul burjuvazisi arasında mı? Cemaatler hakkında ne düşünüyor? CHP’nin temel sorunu ne? Kemalizm bir dine mi dönüştü? Kamuda türban yasaksa, Atatürk rozeti de yasaklanmalı mı?"
Türkiye’de liberal düşüncenin önemli temsilcilerden Cüneyt Ülsever kitapta, geniş bir çerçevede “Türkiye’ye dün ne olmuştu, yarın ne olacak” sorusunun cevabını veriyor. Turgut Özal, Mesut Yılmaz ve Recep Tayyip Erdoğan gibi başbakanların çok yakınında bulunmuş, hatta sırdaşı olmuş biri olarak, Özal’lı yılları, 28 Şubat’ı, dünü, bugünü anlatıyor ve ardından Türkiye’nin geleceğine ışık tutuyor. Ekonomik ve siyasi krizin nasıl oluştuğunu, nereye varacağını anlatıyor. Ama sadece siyaset ve ekonomi ile sınırlı değil konuşulanlar; edebiyattan aşka, insandan hayata pek çok şey söylüyor Ülsever.
Haber 7 Kitap Dünyası Sayfası olarak sizler için kitaptan göz kırası olarak seçtiğimiz bölüm başlıkta kullandığımız hidayet ölküsüyle ilgili sayfalar. Kitabın 3. bölümünde yer alan söyleşinin bir kısmı şöyle;
.
ELHAMDÜLİLLAH MÜSLÜMANIM DİYEN BİR LİBERAL
> Okumak için ABD'ye gittiğiniz dönemi, "Marksist ve Allah'a inançsız gittiğim Amerika'dan liberal ve Müslüman oldum" diye anlatıyorsunuz. Daha sonra bir dönüşüm yaşadınız mı?
> Ana çizgilerde hayır. Bunlar benim hamurum oldu. Ne Müslüman oluşumda ne liberalliğimde bir değişiklik oldu. Oraya giderken Marksist ve ateisttim. Döndüğümde elhamdülillah Müslüman'ım diyen bir liberal oldum.
> İslam'ın şartlarını yerine getiren bir Müslüman mısınız?
> Hayır, değilim. Sadece inanç olarak Müslüman'ım. Yani alkolün günah olduğunu söyleyip içmeye devam eden bir Müslüman'ım. O zaman niye böyle bir çılgınlık yapıyorsun, diye sorulabilir. Benim indimde Allah, artılarımı ve eksilerimi toplayacak, bir maliyet analizi yaparak kulluğumu ona göre değerlendirecek. Sadece tek bir eylemim üzerinden değerlendirecek bir Allah anlayışı içinde değilim. Ama günah benim eksi haneme çok kalın harflerle yazılıyor.
> Mümin adınızı kim koydu?
> Babam. Dedem, babam altı aylıkken ölüyor savaşta. Onun adı Mümin, onun için koyuyor.
> ABD'de ne değişti de Müslüman oldunuz?
ABD'de bilimle tanıştım. Bilimin ne olduğunu görmeye başlayınca Marksizmin -biraz ağır olacak ama- boş bir ideoloji olduğunu anladım. Dünyayı kavramak için didaktik araçlar sunan bir ideolojiydi Marksizm. Bilim sorulara cevap bulma metodolojisi değil, cevap arama metodolojisidir. Marksizm ise cevap bulduğunu iddia eder. Der ki, "al benim elimde hazır cevaplar, reçeteler var, bunu uygula." Bunun bilim metodolojisine aykırı olduğunu kavramaya başladım. Birinci kıstasım bu. İkincisi, orada yaşayarak kapitalizmin bizim burada anladığımız gibi hep kötülükler yaratan bir süreç olduğunu düşünmemeye başladım. Marks dönemindeki kapitalizm insanları mahveden, yok eden bir süreçti. Sonra epistemoloji yani bilim felsefesi okumaya başladım. Bilimin bilmek değil haddini bilmek olduğunu anlamaya başladıktan sonra bu sefer Allah'a dönmeye başladım. Bilim her şeye cevap veren değil, her şeye cevap arayan bir metodoloji.
> Yine de tıkanmalar yaşıyor.
> Evet. İnsanın ne olduğunu arıyorum ama bulamıyorum. Bilim belirli ilerlemeler kaydediyor ama insanın ne olduğuna dair bir cevabı henüz yok. Bir yerden sonra inançla bilimsel metodoloji iç içe girmeye de başlıyor. Bu beni tekrar ilahi kitapları okumaya itti. Sonra kendi içimdeki evrimde, Allah'ın genel yaratıcı olduğuna, müspet bilimlerin de esasında Allah'ı öğretir olduğuna, fizikte bir keşfin ilahi varlığın içinden bir şey daha keşfetmek gibi olduğuna dair bir inanç gelişti. Yani yeni bir şey keşfedildiğinde esasında o yeni değil, tabiatta var. Onu öyle yaratmışlar, sadece biz yeni farkına varıyoruz. Tıpkı EMAR'la insanı taramayı bulmamız gibi. İnsan hep aynı insandı, biz yeni fark ediyoruz.
> Su işin dini kısmı, peki nasıl liberal oldunuz?
> İlk defa Amerikan bilim hayatı bana birey olduğumu göstermeye başladı. Çok basit bir örnek: Hocalar orada derste, bu böyledir" değil, "bana göre böyledir" der. "According to e (Bana göre) Türklerin hiç kullanmadığı bir şey mesela, ^unu öğrenmeye başladım. Eğer bir imtihan günü ABD'de anmayan ama benim kutladığım bir bayrama rastlarsa o gün imtihana girmeme hakkım vardı. O zaman bu tür şeyleri düşünmezdim bile. Bugün bile Türkiye'de Yahudi öğrencinin hocasına gidip kendi bayramı için izin istemesi düşünülemez.
> Böyle bir düzenlemeyi konuşuyor hükümet.
> Ben bunu yaşayalı 35 sene oluyor. Daha açık söyleyeyim, bunu kullandım da ben. Hazır olmadığım bir imtihandan bayram diyerek yırttım. Orada insana saygıyı öğrendim. Oradan ayrılırken arkadaşıma, "Senden çok şey öğrendim" dediğimde o anlamadı. Üç arkadaş bir gece çok sarhoş olduk. Diğer arkadaşın yanına gidip en sarhoş olan arkadaşım hakkında alay ettiğimde onun bana söylediği şu oldu: "O yokken bunu yapmaya hakkın yok, üstelik o sana güvendiği için senin yanında sarhoş oldu." Bunu duyduğumda kıpkırmızı olmuştum. Yani bireyin sarhoş olup saçmalama hakkının da olduğunu bilmiyordum. Diğer taraftan o çocuk bana bunu kırmak için de söylemiyor. Birey olduğumu keşfetmek beni çok mutlu etti. Daha önceki iktidar meselelerime de çare bulmaya başladım. Birey olduğunu keşfettiğin zaman artıların kadar zaafların, eksilerin, korkularınla da kendini kabul etmeye başlıyorsun. Birey değilsen korkularından, zaaflarından daha çok korkuyorsun. Birey olduğun zaman benim bu artılarım, bu zaaflarım var demeye başlayıp kendinle daha rahat baş ediyorsun.
(...)
> O dönem hâlâ solcusunuz yani?
> İlk gittiğim zaman kızıl komünisttim.
> Amerika'da okumaya gidiyorsunuz ama solcusunuz. Bu bir çelişki değil mi?
O dönem bana bu soruyu sorsaydm şu cevabı verirdim: Düşmanı fethetmek için en iyi yöntem onun düşünce sistematiğini ele geçirmektir. Bu, namuslu cevap. Namussuz cevap ise "hayranlık" tı